ÜNYE’NİN PAZAR PAZARI
Ülkemizin nüfusu arttıkça her türlü ihtiyaç maddelerine de talep artıyor.
İnsan bu; yiyecek, içecek, barınacak, giyinecek ve dahi insana dair ihtiyaçlarını temin edecek.
Temel ihtiyaçların yanında, sosyal bir varlık olan insan birçok şeye ihtiyaç duyacaktır. Buna paralel olarak; arz talep kaidesine göre bu ihtiyaçların karşılandığı yerler olacak.
Son zamanda ülkemizde AVM adı ile maruf ticarethanelerin açılması belki bu sebepten.
Eskiden mahalle bakkalları, şehir esnafları olurdu. Artık onlar azaldı. Market adı verilen binaların çoğalması mahalle bakkallarını ortadan kaldırdı.
Ancak her şeye rağmen semt pazarları hala varlığını devam ettiriyor.
Bundan yarım asır önce Ünye’de çarşamba günleri “Pazar” kurulurdu. Bir şehir tamamen o güne mahsus geçici tezgâhlarla dolar, alıcılar ve satıcılar şehre bir hareketlilik getirirdi.
Köylüler köye ait mahsulleri satışa şehir esnafı ise daha çok sanayi mamullerini satarlardı. Zaman içerisinde semt pazarları çoğaldı. Ünye’de artık “Pazar” sadece çarşamba günleri kurulmuyordu. Şehrin nüfusu arttıkça ihtiyaçlar da artıyordu. Bu durum yeni pazarların doğmasına yol açıyordu.
Aradan geçen 50 yıl zarfında her güne bir pazar yeri kuruldu Ünye’de. Önce semt adıyla anıldı. Bu tanımlama kalıcı olmadı ve kurulduğu günün adını aldı. Şu mahallede “Salı Pazarı”, filanca mahallede “Perşembe Pazarı” gibi isimler aldı ve Ünyeli vatandaşların tamamı bu pazarların yerini ve adını biliyordu.
Hangi gün nerede “Pazar” kurulacaksa, satıcılar önceden tezgâhlarını kurar, müşterilerini beklerdi. O semt gün boyu hareketli anlar yaşardı. Artık Ünyeli sadece bir veya birkaç günü beklemez kendi iskân ettiği yerlerdeki pazarlardan ihtiyaçlarını temin ederlerdi.
Ünye’de Çarşamba Pazarı önemini koruyordu. Her ne kadar diğer zamanlarda başka yerlerde pazar kurulsa dahi, Çarşamba Pazarı diğerlerine göre üstünlüğü aşikârdı.
Günlerden bir gün Pazar Pazarına uğramıştım. Bomboştu. Sorduk, aldığımız cevap “Buradan kaldırıldı, şuraya kuruldu” şeklinde oldu. Sonra boş olan pazar yerini dolaştım. Şurada sebzeci vardı, burada çiçekçi. Şu köşe başında iç çamaşırları satılıyordu, şu yol ağzında spor kıyafetleri. Şu apartmanın önünde mutfak eşyaları, yola yakın bir yerde züccaciye…
Boş yoları dolaşırken daha düne kadar buralara konulmuş tezgâhlar geldi gözümün önüne. İçimden tarifi mümkün olmayan şeyler geçti. Kelimelerin izahta güçlük çekeceği kelimeler…
Boş sokakları arşınladım. Aklıma, o satıcıların ne sattığını tuhaf bağırmalarından değil de; sattığı malları görerek anladığınız şeyler var ya o geldi. Sokağın sesi kesilmiş sükûta bürünmüştü. “Batan geminin malları bunlar, biberin tazesi burada, filanca yerin sarımsağı, falanca yerin eriği… ”
Akşama kadar bu ve benzeri bağırmaları işitirdiniz pazar yerlerinde. Ancak “Pazar Pazarı” artık başka yerde. Geriye ne satıcı ne de alıcı kaldı. Sadece alıcının hafızasındaki hatıralardan başka…
Zeki Ordu