O gün elveda diyemedim. El sallayamadım, mendiller de unutuldu. Hiç unutmayacağım sanırdım, unutamayacağım sanırdım.
Bir açıklama:
Bir insanın herhangi bir konuda içini dökmek, paylaşmak amaçlı kesin hükümlere varmadan samimi bir üslupla yazdığı yazılara deneme denir. Deneme tür ve üslup olarak pek çok türe yaklaşır. Bu yüzden de yazılması en zor olan türlerdendir. Belki de adı bu yüzden denemedir. Deneme yazarken paylaşımcı ve samimi bir üslup kullanırken sohbete, düşünmemizi ortaya koyarken fıkraya, duygularımızı ortaya koyarken eleştiriye yaklaşma riski her zaman vardır. Denemeler iddialı olmayan, ispat kaygısı taşımayan; temel anlamda insan doğallığına dayanan eserlerdir.
Biz de haddimiz olmayarak bu türde yazmaya çalışmaktayız. Beğeneceğinizi umarak bir yazı hazırladık. Şiirin sahibi Garip bektaş’ın hayat hikayesi çok hazindir.
___________________________________________________________________
Unutmadım;

Bulutlar ağlarmış çiçekler gülsün diye… Güneş bakarmış güller allıya morluya çalsın diye. Aşk bakarmış yürekler yansın diye… “Aşka uçma kanatların yanar” demişler. Aşk uğruna yanmayan kanat neye yarar?.. Meğer aşkı da bilmemiş, anlamamışım ve beyhude didinmişim beynimin uçsuz bucaksız kıraç tarlalarında bir tomurcuk yeşertmek için. Deseler hayata yeniden başla dönmezdim, deseler “yar sözünde gel”, gelmezdim, Bağışla beni ey sevgili bilseydim sevmezdim, ama ben hiç unutmadım, unutamadım ki…
Yarım kaldı; bedenim bende ama ruhumdan kopan yarım kaldı o dağlarda. Her arkasından koştuklarımın yarım kaldığı gibi… Kişiliğim de bölündü irili ufaklı parçalara. Kimi parçam buz tutmuş tepelerde üşümekte, kimi parçam çayırlarda papatyalarla açmakta. Kimi parçamı gömdüm derinlere, kimi parçamı bıraktım ummanlara, kimi parçam da çırpınır bende bir yerlerde. Kimi parçam sevgiye susamış, kimi parçam aşkın peşinde tarumar. Kimi parçamı alıp atmışlar küflü sandık diplerine ve unutmuşlar; ama ben hiç unutmadım, unutamadım ki…
Ben trenleri hiç sevmedim. Hep ayrılıkların simgesidir ve düdükleri canımı acıtır. Ama ayaklarım beni her gün geçirir gardan. Bir sabahtı. Gün kuşluk vakti… O anılarımın yari indi trenden. Baktı derince bir yüzüme. Ne bir tebessüm ne bir umut yoktu… Tanımadı besbelli… İstemezdim oysa tanımasını. Ama içim burkuldu. Yüz yıl önce söz vermişti hep sevmeye… Oysa elli saniye bile geçmeden unutmuştu; ama ben hiç unutmadım, unutamadım ki…
İki aşık gençtik. Mutluluklardan söz eder, hayalimizdeki evleri kurar romantizm dünyasında uçardık. Bir gün nasıl oldu unuttum, ama unutmadığım şey boş hayaller peşinde olduğumuzdu. Geçip gitti bir zaman parçası gibi o da ve nasıl gitti bilmiyorum hatırlarımdan sildim. Daha giderken beni unuttuğunu biliyorum ama ben unutmadım, unutamadım ki…
İkrar vermiş idin sevdiğim bana
Sen unuttun ama ben unutmadım
Bir gün unutursun demiştim sana
Sen unuttun ama ben unutmadım
Sen unuttun ama ben unutmadım
Bir gün unutursun demiştim sana
Sen unuttun ama ben unutmadım
Sabahın seherinde kalkmıştık erken
Güneş doğmamıştı şafak sökerken
Kuşlar yuvasından çıkmış öterken
Sen unuttun ama ben unutmadım
Tadlar katmış idik dünya tadına
Sevenler ersinler hoş muradına
Yeminler etmiştik yüce Mevla adına
Sen unuttun ama ben unutmadım
Garip Bektaş ikrarımdan dönmedim
Senin gibi el sözüne kanmadım
Bu sevdaya ben boşuna yanmadım
Sen unuttun ama ben unutmadım
O gün elveda diyemedim. El sallayamadım, mendiller de unutuldu. Hiç unutmayacağım sanırdım, unutamayacağım sanırdım. Ey sevgili, Garip Bektaş unutmadı hiç ama artık ben seni unuttum…
Veysel Şensoy