Ey Deniz sana birgün bakacak mıyım?
Ünye sahilinden Niksar’a doğru–1
Eski Cenük (Canik) kazası
Uzak fakat bildik şehirlerin dışında yaşayan bir akrabam Ünye’den geçerken şöyle demişti:’’Yahu biz niye yazları Mersin'e falan tatile gidiyoruz, işte Ünye de deniz ve kalacak oteller!’’ Çok doğruydu. Ünye’nin Terme (Samsun) tarafında sahil kısmı nasıl olduysa (aferin) betonlaşmamış pardon binalaşmamış sadece otel-motel ve apartlara ayrılmıştı. Samsun tarafından giriş adeta Ege sahillerini andırıyordu. Manzaralar muhteşemdi. Oldukça güzel oteller de vardı, fiyatı nedir (ucuz olmadığı malum amma) bilinmese de ilgi çekiciydi, çünkü hemen altı deniz ve buranın da en güzel plajı Uzunkum sahilleriydi. Soru şu; siz mütevazı ve muhafazakâr bir aile iseniz size uygun mekân-lar var mı?
Ünye sadece Orta değil Doğu Karadenizin de en güzel kıyı şehridir. Hemen doğusundaki Fatsa bazı kişilerce daha güzel bulunsa da dar ve dolgu bir sahili bulunmakta, kalacak bir mekanı bulunmamaktadır. Ünye sadece Uzunkum değil, o mevkiden başlayarak kilometrelerce yürüyüş yapılacak, üzerinde dinlenecek, yenilip-içilecek güzel mekanları da bulunan manzaralı ve mükemmel sahilleri bulunan bir ilçe.. Bir koyda içeri doğru süzülüyor. Fakat daha çok özellikle aileye hitap eden oteller arıyor gözümüz. Bir diğer konu ise, sıcak ve açık iklim az, ara sıra hava kapanıyor, serinliyor o zamanda denizi çarşaf gibi değil, karışmış-siyahlaşmış-bulanık olarak bulabilirsiniz. Merkezin de de birkaç tarihi eser-meydan Camisi, tarihi evlerin olduğu yokuş ve merkez sahilinde oldukça güzel Çamlık bulunan bu ilçede yazları sıkıcı olan her şey güzel ve görsel iken bunaltıcı bir nemdir.
Ünye ve yöresinin hoyrat, hareketli, aksiyon ve iç dünyasına pek değil daha çok dış âleme eğimli sahil insanı karakteri gösteren bir insanı vardır. Bu yöre Hekimoğlu gibi eşkıyaların bir zamanlar cirit attığı yerdir. Fakat bunların ekserisi belki soyguncu-vurguncu iken, Hekimoğlu Fatsa-Korgan taraflarında bir Gürcü beyinin kızına sevdalı bir adam, bir delikanlıdır. Sevdasına eremese de, devrinde zenginden almış fakire vermiş bir Köroğlu’dur. Fakat oda hikâyedeki her kahraman gibi bir ihanete kurban gitmiş, yeryüzünün bir kızıl gününde yoldaşlarıyla beraber terki dünya eylemiştir. Ancak adı kalmış yadigârdır, adına türkü söylenmiş, -belki de kendisi söyledi kim bilir- ‘’Hekimoğlu derler benim adıma’’ demiş, ‘’Konaklar yaptırdım mermer direkli-Hekimoğlu dediğin de arslan yürekli’’ demiş ancak nihayetinde kendinin de bir aciz insan olduğunu, ‘’Konaklar yaptırdım döşetemedim, Ünye de Fatsa bir oldu baş edemedim’’ demiştir.
Ünye merkezi betona teslim olmuş, Ünye yerleşimi o Curi deresinin dümdüz sahasını berbat etmiş bir ilçedir. Sahilden güzel gözüken ilçenin içeride ki kısımları berbat vaziyette, şekilsiz birine girseniz sonu bulamayacağınız dolambaç sokaklarla dolu bir ilçedir. Buraya imar hiç uğramamış, mimari semtinden geçmemiştir. Sıvasız binalar, şekilsiz evler karartacak insan ruhu aramaktadır.Tabii bunda son 50 yılda aldığı göçün etkisi var, zira artık Ünye sadece bir sahil kasabası değil, Çimento Farikası ve Tersane gibi 5-10 fabrikası olan, gümrüğü olan işlek bir ticaret yolu üzerinde kalabalık bir ilçe..Nüfusu 80 bine vurmuş, kolay değil tabii düzenlemek, fakat imkansız da değil.
Fakat Ünye Osmanlı geçmişinde çok kültürlülüğü yaşamış Anadolu şehirlerinden bir şehirdir. Burada bir vakitler içinde zenginleri, denizcileri, taş ustalarıyla Rum ahali ile, zanaatkâr, tüccar, kuyumcu Ermeni ahalisi otururdu. Ekseriyetle Yalı denilen mevkii de kalan bu insanlardan geriye sadece Rumların yeryüzüne bıraktıkları en güzel harika olan Taş evlerden birkaçı kalmıştır. Osmanlı evlerinden birkaç ev ise Kadılar yokuşundadır. Burası meydana yakındır. Meydan ise yakın yıllarda hakikaten güzel bir şekilde dizayn edilmiş, bakınca kendine göre bir ruh ve mana taşıyan küçük ama hoş bir meydandır. Meydan-Saray Camii (yeni restore edilmiş) Hamam Kale surlarından ve Süleyman paşa sarayından kalıntı duvarlar, işyerleri, muhteşem Çınar ağacı-ağaçlar ve karşınız da Çamlık!
Ünye eskiden denizci bir şehir bir liman kasabasıydı. Osmanlı klasik ve son dönemlerinde buranın kaptanları meşhur olup, buradan İstanbul’a mal götürür ve getirirlerdi. Rahmetli Babaannem, çocukluğu 1930’larda Ünye’de geçmiş ve buranın halkının İstanbul’a tavuk, yumurta, koyun, kuzu satmaya götürdüğünü anlatırdı. Ünye’de de tüm Karadeniz gibi balığın sevildiği bir yerleşimdir. Bir zamanlar balık bolluğundan sahillere hamsinin vurduğu bir yerdir burası..Balık yemek için uygun zaman kış yada bahar sonu yada başıdır. Yazın balık çok tercih edilmez. Karadenizin artık 1970 yılında 25 tür balık bulunduran dev sularından artık 8-10 cinse düşmüş Hamsi başta olmak üzere Mezgit, İstavrit, Çinekop, Kefal, Palamut, Alabalık ve Zargan’dan birisini bir mümkünse kış mevsiminde yemek lazımdır. Ünye’den etrafa giden balıklardan Hamsi tüm bölgenin en gözde balığıdır, kışları özellikle kar üstünde bir ızgarası yanında bol doğranmış kuru soğanı on yemeğe bedeldir.
Ünye hatırı sayılır miktarda meşhurların yetişdiği yada geçtiği bir memlekettir. Avusturya Ordularına ve İmparatoruna kan kusturmuş Kanije Kahramanı Tiryaki Hasan Paşa’nın buralı ve mezarının burada olduğu sonra kaybolduğu söylense de yeni bilgilere göre bu şahıs başka bir Tiryaki hasan Paşa olup, 1802 yılında doğmuş olup, donanmamızın İngiliz-Fransız ve Rus donanmalarınca yakıldığı 1827 Navarin baskınında Gazi olmuş ile Rus donanmalarının 1855 Kırım Savaşı sırasında yaptıkları haince saldırı olan Sinop Baskınında yaralanmış ve Ünye’de vefat etmiş olan Bahriye Mirlivası Tiryaki Hasan Paşa’dır. Esas en meşhur Ünyeli çok sevdiğim şahsiyet III. Selim’in hattatı, Yeniçeri Ocağını kaldıran II.Mahmut’un hattatı ve hat sanatında çığır açmış, ‘’Kalem güzeli’’ de denilen, Anadolu kazaskeri iken hayatını kaybeden, III.Selim’in bugün kayıp olan Tahta çıkış resmini yapan Mustafa Rakım Efendi olup, burada doğmuş ve büyümüştür. Daha birçok ünlünün yolu buradan geçmiştir.
Ünye’yenin bir yaz günü nemli ve boğucu havasından çıkıp, yöre deyimiyle rampaya vurup, dağlara doğru çıktıkça virajlı yollardan geçerek, fındık bahçeleri denizi köylerden yükseldikçe arabanıza bir ferah hava dolmaya başlamıştır. Bu kesimin köyleri adeta yolla bütenleşmiş, yolla iç içe ve yolla hayat bulmuştur. Bir müddet sonra geriye doğru baktığınızda aşağıda açık yeşil bir yamalar deryasından denize doğru Şair Ömer Bedrettin Uşaklı’nın unutulmaz şiirini hatırlanır. Ünye’den başka yere tayini çıktığında burada oturmuş önünde uzayıp giden Karadenize bakarak:
Bir gün nehirler gibi çağlayarak derinden
Dağlardan ormanlardan sana akacak mıyım?
Ey Deniz sana birgün bakacak mıyım, ?
Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden?”
diye başlayan o meşhur Denize Hasret şiirini (burada yazmıştır)
Bahadır KAYIM
yazınıı çok beğendim. teşekkürler.sizden ricam
orta yolun,mürvet teyze bilenler bilir onların evlerinin olduğu yerlerin fotoğraflarını çekip siteye koyabilir misiniz. ben o mahallede büyüdüm canımla kanımla akkuşluyum. aşağıki yolda adliyenin niksar tarafına doğru olan evlerin resimlerini çekebilir misiniz.görürsem içim hem sızlayacak hem rahatlayacak. şimdiden teşekkürler