Ben istiyorum. Ben, yıllarını bu bela ile mücadelede geçirmiş biri olarak artık bitsin ve dünya kuruldu kurulalı bütün savaşların yalnızca tek kaybedeni olan anaların, nitekim bu çatışma ortamının da kaybedeni anaların gözyaşları dinsin istiyorum. Bugüne kadar tribünden seyredenler sürece dahil olsun istiyorum.
Siz hiç şehit haberi verdiniz mi?
Bu memlekette tuzu kurular, terörü uzaktan seyredenler, geçmişte çok matah iş yapmışlar gibi bugün avaz avaz bağırıyorlar…
İstemezük! Sakın Doğu ve Güneydoğu sorununu bitirmeyiniz! Her kim ki, bu sorun canımızı yakıyor, şuna bir çare bulalım derse “vatan haini“ olmuştur, artık iflah olmaz.
Şehadet şerbetini içmek tartışmasız çok güzel, en anlamlı hediye insanoğluna. O zaman durmayın hep savaşalım ve şehit olalım.
Peki mümkün mü? Hayır, bir anlamı olmalıdır savaşmanın, vatan için, bayrak için, ezan için ve dostların dediği gibi fitne için savaşılmalıdır. Doğru… Siz, kendi vatandaşlarınızın birbiri ile çatışmasına ne ad veriyorsunuz?
Bunun adı, “Şehadet için fırsat“ olmasa gerek…
Siz, bir anaya, bir babaya, eşe ve kardeşlere, çocuklara, velhasıl aileye “oğlunuz şehit oldu, başınız sağ olsun“ demek için gitmiş, ama diyememiş olmanın burukluğunu yaşadınız mı hiç? “Oğlunuz şehit oldu, başınız sağ olsun“ diyemezsiniz, çünkü siz durduk yerde, devletin o kapıya daha önce hiç git gitmemiş görevlileri olarak giderseniz, onlar neden geldiğinizi derhal anlarlar ve hazan mevsimi yaprakları gibi savrum savrum savrulurlar her bir tarafa.
Çok şey söylenir elbet… Ama kelimeler o duyguları tarif etmede mecalsiz kalırlar, yaşamak lazım.
Daha fazla uzatmayacağım. Demokrasi nutku çekerek, hamaset edebiyatı yaparak bu işler bitmiyor… Gördük ki, yalnızca vura vura da bitmiyor. Ya ne olacak? Herkes taşın altına elini koyacak. Edebiyle ve namusuyla taşın altına konan el, anaların gözyaşlarını silmeye yeter.
İstemezük ile yola çıkanlar, istenmez olacaklar bir gün…
Bu memleketin insanları, kanlarını vatan için vermekten çekinmediler, çekinmeyecekler de… Ama, durduk yerde, bilmem ne bela için, yıllardan beri heba olan ülke kaynaklarını görmezden gelerek getirim (rant) için, işi vatan elden gidiyor davası haline getirenlerin oyununa da gelinmemelidir.
Ortaya atılan fikirlerin derhal karşısında olmak, bu işte benim keyfim yerinde demekle eşdeğer. Bitirmek isteyenlere karşı çıkanlar, ne istediklerini ya söylesinler, ya da onlar hakkında başka şüphelerimiz hayata geçecektir.
Şairin (Tevfik Fikret) dediği gibi, “vatan için ölmek de var, ama borcun yaşamaktır.“ Yaşadıkça hizmete devam edebilirsin. Etrafta her konuşulana kulak kabartarak vatansever olunmuyor. Selam ve saygıyla…
Fehmi Şahin
Ankara, 23 Eylül 2009