21 Kasım 2024 Per

SAMSUN Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Müdürlüğü, ORDU İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, ORDU Müzesi Müdürlüklerine açık çağrı ve (sanal) mektuptur:

SAMSUN Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Müdürlüğü, ORDU İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, ORDU Müzesi Müdürlüklerine açık çağrı ve (sanal) mektuptur:

Sayın yetkililer; uhdenizde olan Ordu/Akkuş İlçesinde ciddi iki Tarihi eser, kültür varlıklarımız yok ediliyor, farkında mısınız, biliyor musunuz?

Ordu İline kurulduğu 4 Nisan 1921 tarihinden beri bağlı ve il merkezi (Altınordu ilçesine) 119 km. mesafe ile en uzak ilçe konumunda olan Akkuş ilçesinde tarihi eser son derece azdır. Ancak Akkuş tarihi kıymete haiz bir yerdir. Bilindiği üzere Akkuş ilçesi 1954 yılında ilçe olana kadar ki tarihi ismiyle KARAKUŞ ismiyle kadim bir yerleşim olup sonradan ilçe olup yeşerip büyüyen daha dünkü (eski köy ya da kasabalar olan) yeni ilçelerle karşılaştırılmayacak kadar eski (tarihi) bir yerleşimdir. Karakuş arazi olarak (İki ilçe çıkacak kadar) büyük bir coğrafyadır. Nüfus olarak (bugün göçler nedeniyle oldukça azalmış, küçük fakat) 40 civarında kırsal mahallesi (köyü) ve yüzölçümü ile Ordu’nun Mesudiye’den sonra ikinci büyük ilçesidir. İlk defa 1954’de ilçe olmamıştır, Karakuş tarihsel süreç içinde iki-üç defa ilçe (kaza) olmuş, genelde nahiye (belde) olarak varlığını sürdürmüştür. Fakat Karakuş bildiğimiz resmi kayıt 1455’den de daha önce de hep var olmuştur. (Karakuş’un adının geçtiği ilk yazılı belge Danişmentname, ilk resmi kayıt ise vergi amaçlı da olsa ilk nüfus kaydı olarak elimizdeki en eski Osmanlı Tahrir Defterleri olan Fatih devri kaydı 1455 Tahrir Defterleridir. Anadolu da yazılan ilk Türkçe manzum eser olan Battal Gazi Destanından sonraki en eski ikinci Türkçe eser Danişmentname’de Karakuş iki yerde geçer) fakat, Karakuş yüksek rakımlı dağlık coğrafyasından dolayı buralarda büyük nüfuslu merkezi yerleşimler oluşmamış olduğundan tarihi eserler pek inşa edilmemiştir. Bütün bunlara rağmen Karakuş topraklarında inşa edilmiş mevcut tarihi eserlerin çoğu ise çeşitli sebeplerle günümüze ulaşamamıştır. Eldeki az sayıda Tarihi eserler ise kıymeti bilinmemezlikten harap olmaktadır.

Mevzu şudur: Eski tarihi zamanlarda 1500’lü yıllarda iki Rum köyümüz (mahallemiz) vardır. Bunların hiçbiri günümüze ulaşamamış çok eski zamanlarda yok olmuştur. Bu köylerde yaşayan Gayri Müslim Rum halk (ya da Türkçe konuşan ve Malazgirt’ten önce buraya gelmiş yerleşmiş olan Türk kökenli olup Hristiyanlaşmış Ortodoks halk) 1600’lü yıllardan itibaren çeşitli sebeplerle buralardan göç etmiş, kayıtlardan çıkmıştır. Bunun muhtemel en büyük sebebi 17.Yüzyılın ilk yarısında (1500’lerin sonları ile 1650’ler arasında) Anadolu’yu kasıp kavuran on binlerce Celali isyancılarıdır. Bu 400 yıl önce yaşamış (Pontus) Rum mahallesinden biriside, bugün Gedikli Köyü sınırları içinde (orijinal yerel halk söyleyişi ile) Aloor Mahallesi içinde kalmaktadır. Burada 400 yıl önce mevcut olan bu küçük (Pontus) Rum Ortodoks mahalle yerleşiminden geriye küçük bir toprak yığını harabe kalmıştır.

Fırsat buldukça mesleğimizden ötürü içimizden gelen arzu ve iştiyak nedeniyle yazları ilçemizin bazı sahalarını gezmeye çalışıyoruz. Yine 2018 yılı yazında Gedikli, Çavdar, Çukurköy, Seferli Mahalleleri hattı ve tarihi Kevgür (Karakuş) Kale kalıntısına doğru yaptığımız gezi ve saha çalışması sırasında 500 yıl önce Osmanlı Tahrir Defterlerinde gözüken bu yerleşimin yerini genel olarak tespit ettik. Bugün üzerinde otlar ve ağaçlar yetişmiş şekilde bir küçük tepe yığını olduğu halde mevcut yer düz bir bayırda uzaktan zaten dikkat çekmekte. Fakat insanlar bizden çok önce burayı keşfetmişlerdi. Fazla değil yüzlerce yıl önce burayı bilen binlerce insanlardan yakın tarihte yüzlerce insan burayı iyice deşmiş ve delik deşik etmişti. Bu fazla tarih ve kültür meraklısı insanların içerde ne varsa çoğunu götürdükleri ortada. Ne teessüf ki zaten zayıf olan tarihi eserlerimiz işte böyle yağmalanıyor.

Bu yerin bugün mevcut olmayan bu eski gayri müslim yerleşiminde muhtemelen köyün yöneticisi ve ahalinin beyi olup yörede ki Türklerinde ‘’Alagavur’’ dedikleri soylu kişinin hanesi olduğunu düşünüyoruz. (Bugünkü Gedikli Köyü Aloor mahallesi işte bu Alagavur kelimesinden türemiştir)

Maalesef bu alana yaklaşıp incelemeye başlayınca çok üzüldük. Ne yazık ki dededen atadan ya da birbirinden bu tür bilgileri zaten az çok duyan, işiten defineciler bu alanı ciddi şekilde talan ederek elde kalan kalıntılara ciddi zarar vermişlerdir. Halbuki buradan çıkan eser çoktan alınmış çıkarılmış, geride ise mahvedilmiş bir harabeden başka bir şey kalmamıştır.

Fakat artık buna bir DUR denilmelidir.!! Zaten eski kadim Karakuş coğrafyası olan bugünkü Akkuş İlçesi kırsalında doğru dürüst bir tarihi eser kalmamıştır ki elde avuçta tek tük kalmış olan bu yerlere derhal sahip çıkılması gerektir. Bunun için kurulmuş olan siz Kamu kurumlarının derhal harekete geçmesi gerekmektedir. Biz buralara bir vatandaş olarak sahip çıkma gücümüz, yetkimiz yoktur.

Akkuş coğrafyasında tarihi eser konumunda Harap edilmiş 1-2 Kaya mezarı,1 tarihi askeri türbe, 6 ahşap camii ve bazı tarihi mezar taşları vardır. İlçemizin tarihi serüvenini başlatan Kevgür Kalesi kalıntıları ise kıl farkıyla Erbaa ilçesi sınırları içinde kalmıştır. Elde avuçta kalmış tek tük yerlerden biri olan bu harabeye, her geçen gün bu defineciler yüzünden yok olmaya yüz tutmuş bu tarihi değer ihtiva ettiğini düşündüğümüz yere lütfen sahip çıkınız.! Bizler artık kalanların kurtarılması peşindeyiz.

Önerilerimiz: Öncelikle burada bir inceleme araştırma için uzman bir ekip göndererek mevcut yeri inceleyiniz. Daha sonra lütfen burayı koruma ve güvenlik altına alınmasını sağlayınız. Ve ivedilikle burada bir kazı ve inceleme çalışması yapılması için 2023 yılı bütçesinde bir kalem çıkarılmasını ve kazı yapmak için bir takvim oluşturulmasını sağlamanızı bekliyoruz.

-SAMSUN Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Müdürlüğüne (ikinci) TOKAT İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve TOKAT Müzesi Müdürlüklerine birlikte açık çağrı ve (sanal) mektuptur:

Kevgür (KARAKUŞ) Kalesi

Sayın yetkililerimizden bir diğer istirhamımız ise Tokat İl Kültür Turizm Müdürlüğü ve Tokat Müzesi Müdürlüğü ile irtibat halinde olarak Erbaa ilçesi Akgün Köyü sınırları içinde (Akkuş ilçesi ile sınırı belirleyen Tifi/Karakuş Çayının hemen güney kıyısında kalan ve yöresel söyleniş ile adı) Kevgir (tarihi ismiyle Karakuş) Kalesi (denilen) harabe ve kalıntıların ve karşısında ki tepelik alanında de incelenmesi ve bu mıntıkanın da bir kazı programına alınması için 2023 yılı Kültür Bakanlığı bütçesinden ödenek ayrılması talebinin oluşturulmasıdır. Bu durum Akkuş (Karakuş) tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasına ciddi yardımcı olacaktır. Tekrar belirmek isteriz ki bu Kale, Karakuş’un ilk askeri garnizonudur, eski ismi de Karakuş Kalesidir. Bu Kale Danişmentname’de geçen Karakuş Kalesi olup, Danişmentname’ye göre Kalenin önünde Bizans’ın Canik kıyılarına inmek isteyen Danişment Gazi ve Kuvvetleri ile Bizans İmparatorluğunun Samsun ve Trabzon Bölge Yöneticileri komutasındaki Bizans (Rum) Bölge kuvvetleri çarpışmıştır. Karakuş Kalesi Osmanlı Arşivlerinde 15.Yüzyılda tek belgede bu isimle geçer. (MC 81:19-42) Zira o tarihlerde Karakuş’un coğrafyası sınırları farklıdır. Karakuş dağlık ve alçak arazi olmak üzere: Bugünkü Kûh-i Karakuş ve (şimdi Erbaa’da kalan) Sahra’yı Karakuş olarak ikiye ayrılmıştır. İşte bu Kale bu iki Karakuş’un ortasında güvenliğini sağlayan noktadadır. Ancak 1600’lü yılların ilk yarısında yaşanan ve Anadolu’yu dehşete salan Celali İsyanları sırasında terkedildiğini düşünüyoruz. (CELALİ İsyanları hem bütün bölgeyi hem de özünde Karakuş Coğrafyasını kasıp kavurmuştur) Kale terkedildikten sonra geçen her yüzyılda definecilerce yüzlerce kez kazılmış ve adeta ‘’Kevgüre/Kevgire çevrilmesiyle’’ eski ismi unutulmuş ve halk arasında artık Kevgir/Kevgür Kalesi diye anılmaya başlanmıştır. Bundan sonraki Karakuş bugünkü dağlık AKKUŞ’tur. Bundan sonraki tarihlerde Kale artık askeri olarak (kullanılamaz hale geldiğinden) kullanılmamış ve Karakuş’un (güney) Sahra tarafı da artık çoğunca (Karayaka olarak) Erbaa’da kalmış ve Karakuş tarihinden de idaresinden de ayrılmıştır. Bundan sonraki Karakuş bugünkü dağlık AKKUŞ’tur.

Bu Kalenin kalıntılarının mevcut olduğu tepelik alanın da aynı 2018 yılı yazında ki gezimizde saha incelemesini yapmıştık. Burada yaptığımız incelememizde vadinin ortasında alçak alanda ancak muhkem (savunmaya müsait) bir stratejik noktada kalan tepenin her yerini gezerek, Kaleden artık elde (pek bir şey kalmasa da) kalan mevcut kalıntılarını inceleyerek Kalenin iç ve dış surlarını tahminen tespit ettik. Hatta iç kale olduğunu düşündüğümüz yerde muhtemel kale evleri, mescit, mahzen, savunma durumunda suya inen merdivenler vs. kalıntıları çok az da olsa tespit edilebilir. Muhtemelen Roma öncesi (Amasya merkezli) Pontus Krallığınca kurulmuş olduğu tahmin edilen Kalede diğer medeniyetlere ait izlerde bulunabilir. Burada yapılacak kazıda Ordu – Kurul Kalesi gibi eserler çıkabileceğini tahmin ediyoruz. Burada bir diğer nokta ise; yerel halkın babadan oğula anlattığı bir yer daha var: kalenin tam karşısında olan diğer bir tepede ise Kalenin koruduğu asıl kasaba (yerleşiminin) olduğudur.

Burada da kesinlikle bir kazı yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Zira burası Gedikli Alagavur Çiftliği Harabelerinden daha önemli ve çok daha büyük bir alan, çok daha önemli iki yerdir. Bu yerleşim (eğer rivayetler doğruysa) acaba geçmişinin de Karakuş Kalesi gibi ve Kale ile birlikte Pontus Krallığı devrine kadar dayandığı ve İskender (Helen) Roma ve Bizans Devirlerinde kullanıldığı açıktır. Antik Yunan Tarihçi (Amasyalı) Strabon’un eserinde geçen İris (Yeşilırmak) Nehrinin kuzeyinde ki Gommenes (Gomanas) şehri/yerleşimi olma ihtimali var mıdır? Bu tepe oldukça dik ve yerleşmeye müsait yeri az. Ancak geçmiş yüzyıllarda böyle yerlerin savunmaya müsait olduğu göz önünde tutulursa ‘’küçük bir sivil yerleşim’’ olabileceği göz önünde tutulmalıdır. Diğer taraftan ise Strabon’un eserinde bahsettiği Gomanas/Gommenes şehrinin Ceyhanlı-Meyvalı Köyü sınırları içinde Tifi (Karakuş) Çayına nazır bir yerleşim olma ihtimalinin (daha kuvvetli) olabileceğini de düşünüyoruz.

Kevgir Kalesine ‘’ÜNYE Yerel Tarih grubu’’ yakında bir gezi düzenledi. Daha önce de NİKSAR da bir Yerel Tarih ve Kültür Grubu da buraya gezi düzenlenmişti. Bu arada yöremizin en büyük ilçesi, 30 bin Akkuşlunun yaşadığı ÜNYE İlçesinin ‘’İl olma’’ çabaları 30 yıl sonra TÜİK Raporu ile tekrar canlanmış ve oluşturulan ‘’82 ÜNYE İLİ PLATFORMU’’ ile vücut bulmuş gözüküyor. ÜNYE ilçesi Tarihçi ve yerel kültür sevdalıları eski Nahiyeleri KARAKUŞ’un bu Tarihi kalesini gezip görmüşler. Biz katılamadık ancak daha önce kendileri ile yaptığımız görüşmede ‘’Eğer ÜNYE il olur ve Akkuş ta tekrar ilçemiz olursa bu Kaleyi Erbaa ilçesi ve TOKAT İlinden isteyeceğiz’’ diyorlar. ÜNYE İl olur, Tokat ili burayı verir vermez, bilemeyiz fakat mesele bu değil. Sahip çıkılmadıkça hangi il sınırları içinde kalırsa kalsın bir önemi yok. Ancak DANİŞMENTNAME gibi manzum bir eserde geçen bu Kalenin sadece restore edilmekle kalınmayıp, AKKUŞ ve ERBAA-NİKSAR yönlerinden yollarının da yapılması gerektiği kesindir. Zira Tarihe ve Kültüre olan İLGİ gittikçe artıyor, bu hem bir Tarih bilinci aydınlanmasına hem de Kültür ve Turizm hareketine sebep oluyor.

ORDU Büyükşehir Belediyesi ve SAMSUN Karayolları 7.Bölge Müdürlüğü bünyesinde ki NİKSAR 76.Şube Şefliklerinden ricamız:

Karakuş’un ilk merkezi/askeri garnizonu olan bu kale ile son merkezi olan mevcut yer arasında mesafe oldukça uzaktır. Önerimiz ise kaleye AKKUŞ ilçe merkezinden ulaşan hem mevcut (Çaldere-Çukurköy) Salman (SALIPAZARI) Yolunun saptığı Alan-Seferli ayrımının hem de Gedikli-Çavdar-Meyvalı Köyleri grup yollarının genişletilip düzenlenip asfaltlanmasıdır. Ve son olarakta, bunlardan en uygun olan hattın da ERBAAAKKUŞ arasında Alternatif Karayolu olarak belirlenmesidir. Bu arada Çavdar Köyünden olan bağlantı genişletilip asfaltlanırsa buradan (Niksar) Karakaş Köyü üzerinden kısa bir Karakuş Kalesi-NİKSAR Yolu bağlantısı sağlanmış olur. Bu arada yeri gelmişken Sayın yetkililerden Çavdar Köyü ile Niksar’ın Karakaş Köyü arasında ki (bugün mevcut olmayan) tarihî Kayaköprü’nün ayakları üzerinde de bir inceleme yapmalarını rica ediyoruz. Buradan da geçen eski bir Kervan Yolunun olduğunu hatırlatalım. Bu köprü Tifi çayından gelen kolun üzerinde halen hayatta olan (Trabzonlu, Rizeli veya başka yerlerden ama işi bilen) taştan köprü ustalarına yeniden TAŞ olarak yaptırılabilir böylece Niksar ile Kevgür (Karakuş) Kalesi arasında ki yolda iki tarihî eser canlanmış olur.

Ey yetkililer; rica ediyoruz, Akkuş ve yöre tarihinin ayakta kalan en eski iki güzide eserinin elde kalan son harabe şekline lütfen sahip çıkınız. Zira her geçen gün, ay, hafta ve yıl yöremiz ve tarihi kültürel varlıklarımız için bir kayıptır.

Saygılarımızla.

Bahadır KAYIMOĞLU

NOT: Bu müracaatlarımızı ilgili 5 (beş) kuruma 5 (beş) ayrı yazılı (dilekçe) olarak ta yapmış bulunuyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar