Her yıkılışımda kendi dizlerimin acısını duyarken yanımda olmayan boş hayallerime küstüm…
Küstüm
En güzel türküleri ben söylemek isterdim; bülbül şakıdıkça tan vaktinde, bir tatlı ezgiyle şarkılar dökülürken dudaklarımdan boğazımda takılı kalan sese küstüm. En güzel sazı ben çalmak isterdim, Mızrabı Si sesinde bemole vurduğumda kederinden kırılan tele küstüm. Yaylalarda kavallar ağlarken bir çobanın yanık yüreğiyle, nefeslerden harmoniler açmış, bin bir ses harmanından ezgileri dağ bayır taşımayan yele küstüm.
En güzel şiirleri ben yazmak isterdim, gönüllere dokunmak, yüreklerde yanmak, duygularda koşmak isterdim ama hoyrat kelimeler kestikçe ilham yolumu, şairlerin gönlünden nağmelere düşen söze küstüm.
Çiçekçilerde dal dal koparılmış güller tabiatın tesellisi gibi mahzun… Kırlarda yeşile desen, aşklara fal hayallere süs olan açmamış papatyalara küstüm. Baharı Müjdelerken sakuralar, erken erikler, cevizde açmayan çiçeğe küstüm.
Şişelere hapsedilmiş kimyasal sulara mecbur oldukça, her kuytu yeşilliklerde kaynayan pınarın gözünden diz çökerek içtiğim soğuk suya küstüm. Hazan mevsiminde dökülen gürgen yaprakları arasından gülümseyen fıstıkları hatırladıkça mazideki günlerin özlemine küstüm.
Kabak tadında gevrek karpuzu, erik tadında kirazı, odun kıvamında çilekleri yedikçe, dalından kırdığım salkım salkım al kiraza, güneşte kestiğim soğudukça lezzet bulan karpuza, kır kokulu dağ çileğine küstüm.
Her yan bilge dolu, her yan çepeçevre ilim adamı(!).. Yalanı doğru ile yoğuranı, bir kelimeden kırk yorum doğuranı, hakça paylaşımda kendini kayıranı, sabah lokması yememişe sırıtarak karnını doyuranı, şirk yolunu doğru diyerek halkı çağıranı gördükçe yorgunluğuna yenilmiş Âlimin ilmine küstüm.
Hayatı ciddiye alıp takmadım, yaşamı yalan saydım, aşkı hayal bildim, sevgiliyi riyakâr gördüm, ama en tatlı anları yaşadığım, devamını görmek için yastığa yüzümü gömerken uyanınca gerçek sandığım yalan söyleyen rüyama küstüm.
Herkesi değerli bildim, kendimi değersiz, herkesi yüce gördüm kendimi sıradan, herkesi insan gördüm kendimi günahkâr, herkes hakir görürken beni, kişiliğim olgunlaştı dersler alarak; herkes koparırken sırtımdan bir nebzecik menfaat, ben bilmezden, görmezden geldim; herkes cahilliğime vurgu yaparken üzülme duygularımı yenmeyi öğrendim ve ben, herkese olduğundan çok değer vermekte cömert davranan, değerli olduğu kadar önem vermeyi bilmeyen kendime küstüm.
En güzel olmak elimde değildi elbette ama en güzelleri yapabilen olmak isterken, en’lerin ipinde asılı kalan, hep bir olmazın peşinde koşan, her yıkılışımda kendi dizlerimin acısını duyarken yanımda olmayan boş hayallerime küstüm…
………
Veysel ŞENSOY