Farkında değiliz, yolun sonuna geldik. Allah’ın ve Peygamber’in uyarılarını dinlemedik. Kur’an’ın yolundan değil, burnumuzun dikinden gittik. En fenası da, bir milletin geçmişine ihanet, geleceğine ise yazık ettik…
KİTAPSIZ MÜSLÜMANLIK(!)
"İçinizden öyle gruplar türeyecektir ki, siz onların namazları yanında kendi namazlarınızı, oruçları yanında oruçlarınızı, amelleri yanında amellerinizi basit ve küçük göreceksiniz. Onlar Kur’an da okuyacaklardır. Fakat Kur’an’ın feyzi onların boğazlarını geçmeyecektir. Onlar okun yaydan geçtiği gibi dinden çıkacaklardır…" -Hz Muhammed(s.a.v)- (Buhârî, Fadail, 35)
İlk emri oku olan bir dinin okumayan mensuplarıyız biz. İbadet etmekten ayakları şişen bir Peygamber’in, uyumaktan gözleri şişen ümmetiyiz…
Kur’an, daha ilk emrinde “okuyun” diyordu. “Nasıl okuyayım” sorusunu ise, “Yaratan Rabbi’nin adıyla oku” diye cevaplıyordu. Öyle ya, “Bismillah” her hayrın anahtarıydı. İyiliğe ve güzelliğe giden her yola, atılan ilk adımdı. Bismillah demek, kötülüğe, şeytana, zalime ve kafire meydan okumaktı. Bismillah demek, batıla karşı, Hak’tan yana olmaktı…
Okumadık..Ciddiye almadık..Müslüman mısınız sorusunu, elhamdülillah diye cevapladık ama, müslüman olamadık. Şekilde kaldık. Desende kaldık. İsimde kaldık. Allah Kur’an’ı “siz okuyup anlayasınız diye” basitleştirdim diyordu. Biz ise O’nu hala anlaşılması zor bir kitap olarak tanımladık. O’nu anlayamayacağımıza inandık, inandırdık.
Kur’an okumak kavramından yalnızca Arap alfabesini öğrenmek anlamını çıkardık. İşin detayına inmeden ve manayı bilmeden, ezberlemenin yeterli olacağını sandık. Bizi uyarmaya çalışanları, başımızdan savdık. Hak’tan gelen öğütlere karşın, şeytanın vesvesesine kandık. Aldandık…
Kur’an ve sünnetin dışarısına çıktık. Ayet ve hadislerde yazmayan bir müslümanlığa başladık. Lüks meraklısıydık. Dünya malını ön plana çıkardık. Namaz kıldık, oruç tuttuk ama iş zekata gelince, duraksadık. Paraya kıyamadık. Komşumuz aç yatarken, biz savurganlığa alıştık. İnsanlar fakirdi, açtı, yardıma muhtaçtı. Bakmadık. Kur’an’da yeri olmayan bir kadercilik anlayışına kaydık. Benim kaderim “zengin” olmak, onların kaderi ise “fakir” olmak gibi saçma bir anlayışla nefsimizi kandırdık. Ya da, nefsimizin yalanına kandık. Allah’ın işine karışmamak bahanesiyle, yardım eli uzatmadık
Cahildik, bilgisizdik, bilemedik..Öğrenmek için de herhangi bir çaba da göstermedik. Kur’an’ı sadece ölülerin ardından okunan bir kitap olarak değerlendirdik. İncelemedik. Bizden uzak olsun diye dolaplarımızın en üstüne yerleştirdik. Bir de olaya “saygı” süsü verdik. Kur’an “adaletli davranın” diyordu, dinlemedik. Kur’an, kul hakkından bahsediyordu, ilgilenmedik. Kur’an, “ahlaksızlık yapmayın” diyordu, hoşumuza gitmedi, duymamazlıktan geldik..
En kötüsü de, sevmedik, sevemedik. Müslüman kardeşimize dahi, nefret besledik. Kibirliydik. Kendimizi beğendik. Kur’an, “alçak gönüllü olun” diyordu, beceremedik.. Kitap’tan uzaklaştık, sevgiden uzaklaştık, Allah’tan uzaklaştık..Müslüman sıfatıyla dolaştık ama Müslümanlaşamadık. Müslüman’ca yaşayamadık.
Allah’ın ayetleri yerine, kendi doğrularımıza iman ettik. İslam çatısı altında farklı bir inanç sistemi belirledik. Bu dine mensup bir nesil meydana getirdik. Bir gençliği şekilciliğe feda ettik. Başını örten ama iffetten haberi olmayan genç kız modelleri ürettik. Ahlak ve namus kelimelerine önem vermeyen “dindar” delikanlılar yetiştirdik.
Farkında değiliz, yolun sonuna geldik. Allah’ın ve Peygamber’in uyarılarını dinlemedik. Kur’an’ın yolundan değil, burnumuzun dikinden gittik. En fenası da, bir milletin geçmişine ihanet, geleceğine ise yazık ettik…
Ves-selam…
Orhan DOĞANGÜNEŞ
Teşekkürler,Düşündüren ve okuyan kişiyi bir hayli etkiliyen bir yazı olmuş.
Kalemine,Yüreğine Sağlık.Başarılarının devamını diliyorum.
Saygılar.