Her insanın kırılma noktası olduğu gibi doğrulma ve dikilme noktası da vardır.
KIRILMA NOKTASI
Her insanın bir kırılma noktası vardır.
Ayrıca birçok insanın kırıldığı, aldatıldığı, yalanlarla kandırıldığı, hatta alay edildiği olmuştur. En kötüsü de değersiz şeylerle takas edildiği, yani satıldığı olmuştur. Hakkını arama yerine yalvararak lütuf dilenir hale getirildiği olmuştur. İkbalden nikbete düştüğünde arkasından sallanan tekmeleri görmemek için savrulan tekmelerin rüzgârını saydığı olmuştur. Kahve köşelerinde arkadan küfür panayırları kurulduğu olmuştur. Kinayeler ile laf sokulduğu, hatta yüzüne müebbetten kurtulmuş sözler söylendiği olmuştur. Ya da tam tersi, ihtişamlı bir hayatı olanların çevresindeki dalkavukluk yarışı ile utanmazlıkların çarşısı açılmıştır.
Olumsuz saldırıların hedefindeki bu insan, sonunda yıkılmış, yorulmuş, bitkin bir insan tipi toplumdaki yerini alıverir. Kırılan bir uzuv bir-kaç ayda iyileşecektir ama kırılan kalpler hiçbir zaman iyileşmeyecektir. Bir kırık bacak için acil ambulansı hemen geliverir; oysa kırık kalpleri onaracak ambulans hiçbir zaman gelmeyecektir.
Bazen de aldatıcı bir ambulans görevi yüklenmiş birileri alıp sizi götürür, yaralarınızı daha da beter deşerek salıverir. Eski yaralarınızı arar hale gelirsiniz.
Bir güvensizlik sarı verir sizi ve bütün özgüveniniz yitmiştir. Ne bir arının bal yaptığına inanır, ne de baharda çiçeğin açabileceğini düşünemezsiniz. Korku ile, tedirginlikle toplumdan soyutlanmaya başlarsınız. Dost elini bile endişeyle sorgular, otomatikman savunma kalkanlarını açıverirsiniz.
Dünyevi arzu, ihtiras ve aç gözlülükleri yüzünden, çevrelerindeki insanları menfaat hanesine nasıl tahvil etme hesaplarına girenlerin çoğaldığını görüverirsiniz. Yardımlaşma, imece ve toplumsal kaynaşmayı sağlayacak etkinliklere burun kıvıranların, içeriğini kavrayamadıkları modernleşme ve çağdaşlaşma uğruna geleneklerimizle alay etmeleri karşısında şaşkınlık içerisinde donuverirsiniz. Oysa, “çağdaşlık, aynı uygarlık düzeyinde aynı değerleri paylaşma esasına dayanır” diyecek olsanız “ukalalığın” size yapıştırılan en hafif yafta olduğunu esefle görürsünüz.
Her birey mutlaka değişecek ve fiziksel olduğu kadar fikirsel tekamülü de yaşayacaklardır. Her olayın da gelişerek değişen evrimci bir yönü muhakkak vardır. Ama değişim adına dejenerasyonu beyinlere şırınga etmenin adına ne denilir?.. Değişim adına ahlaki değerlerin anlamlarının değiştirilmesine ne yorum getirilir?
Ahlaki değerler gerçekçi olmalıdır. Ahlaki değerler idealist olmalıdır. Birbirleri ile bütünlediklerinde “doğruyu”, ayrıldıklarında “yanlışı” yaratan ilke budur.
Varlığın sırlarını keşfedemeyen zihinler ve ruhlar vardır. Bunlar, önüne çıkan fırsatları hiçbir ahlaki değerin sınırlanmadığının yanlışına kapılırlar. Oysa İslam, manevi ve ahlaki yolların doğrultusunda ve hedeflerinde değişmez değerler ile güçlüdür.
Her insanın kırılma noktası olduğu gibi doğrulma ve dikilme noktası da vardır. Uzun, uzun yazmaya gerek yok. Kinayenin kefesi geniştir ama dolduracak düzeyde beyinsel malzeme gerekir.
Veysel Şensoy