23 Aralık 2024 Pts

Kimse Bilmesin

Kimse Bilmesin 

      İnsan kimi zaman iyi olur kimi zaman da kötü rolüne bürünür. Hayatın önümüze koymuş olduğu çeşitli zorluklar, sıkıntılar dipsiz kuyu misali bizleri diğer ucu belli olmayan sorunlarla yüz yüze getirebilir. Kişinin faydasına yahut zararına olan şeyleri bilmesi, kendisine yön vermesinde etkin rol oynamaktadır. Yaşamına rol biçmesi de buna bağlıdır. Bütün bu diyalektiğin oluşmasında da insanın geçmişi ve geleceğe dair bakışı, önemi haiz olan bir meseledir. Geçmiş geleceğe ümitle veya ye’s ile bakabilmenin sebebidir. Şahsiyet merkezli bir dayanışmanın umut doğuracağı kuşkusuzdur. İyilik de umut bahçesinin en güzel ağacıdır diyebiliriz. Fakat bunu başarabilmek de önemlidir. Herkesin ümitvâr olması, her daim huzurlu ve sevinçli olması elbette beklenemez. Ancak her zaman iyimser olması beklenebilir bir davranıştır. 

İyilik daima sadakati gerektirir. Sadakat vazgeçilmez bir unsurdur. Kötülük doğruluğu, sadakati devre dışı bırakır. Çevremize baktığımızda iyi insanlar ve kötü insanlar olarak addettiklerimizi bir karşılaştıralım. Hangisi toplumda daha kalıcı etkiler bırakır? Hepimizin cevap aynıdır aslında. İyiler kalıcıdır, kötüler geçicidir. Ne gariptir ki kimse kendini kötü insan karakterinde görmek istemez. Herkese göre kendisi hep en iyidir. Hiç kimse dışarıdan kendine bakmaz. Belki de bakmak istemez. Çünkü bilir ki eğer bakacak olursa gerçek kimliği ortaya çıkacaktır. Buradan şu sonucu çıkarabilmek mümkündür: Herkes hakiki hüviyetinin farkındadır fakat bunu kimsenin bilmesini istemez. Diğerleri onun bu karakter yapısını bilirse kişi toplum içinde aşağılanacağını hisseder. Aslında bu çok normal bir şeydir. Çünkü kimse kendi olmak istemez ama iyi rolüne bürünür. Oysa çözüm kendinden uzaklaşmak mıdır yoksa karakter ameliyatı mı olmaktır? Yok mudur bunun tedavisi?..  

Kendinden uzaklaşmak kişiyi yokluğa sürükleyen bir etmendir. Belki de o kendisini hakikatte alçak bir insan olarak görür fakat asla öyle olmak istemediği de bellidir. Kendi iç hesaplaşmasından kaçışının sebebi de bu olabilir. Herkesin gerçek olarak kabullendiği şey iyiliğin her zaman kaim ve baskın rol oynamasıdır. Çocukken babaannelerimizin bizlere anlattığı masallarda bile hep iyiler kazanır, kötüler kaybeder. Gelenek görenek, adet, kültür vb. diğer kavramların barındırdığı en önemli ana ilke iyiliktir, yani iyi olan şeydir.

Hayat içine alabileceği her şeyi alacak kadar sınırsızdır fakat zaman faktörü için işine girdiğinde insan için sınırlılık ifade eder. Faydalı faydasız, zararlı zararsız, iyi kötü, güzel çirkin bütün müşahede ettiğimiz şeyler hayatın ayırt edilemez bir gerçek olarak önümüzde durduğudur. İnsanoğlu bu gerçeği ayırt etmeye kalkarak tek taraflı bir yaşam kurmayı hedeflemiştir. Yani iyiler çoğunluktaysa herkes iyi, kötüler çoğunluktaysa herkes kötü olacaktır. Ya da çoğunluğun yararına olan bir şey herkesin faydasına olmak zorundadır, zararına olan da herkese zararlı olacaktır. Bir hakikat olarak kabullenemediğimiz şeyin sebebi bu anlayıştır. Gönül ister ki bütün dünya mutlu olsun, huzurlu olsun ancak bu tecrübe olarak yaşanması imkan dahilinde olmayan bir şeydir. Dünyanın bir yanında zulüm gerçekleşiyorsa, diğer yanında adalet gerçekleşecektir. Adalet, merhamet duygusuna sahip olan zulmü engelleyebilmek için yapması gerekeni yerine getirmek mecburiyetindedir. Bu ideolojilerinin veya kendilerini içinde tanımladıkları yapıların görüşleri de olsa fark etmez. Adalet ve İyilik vicdanın gereği insanlığı ortak kavramıdır. İdeolojiler bu kavramları istismar etseler de gerçekte olan asıl itibar edilmesi gerekli noktadır. Peki bu kadar üzerinde durduğumuz iyilik nedir, neyi ihtiva eder? Neyi yaparsak iyi neyi yaparsak kötü oluruz? Bu sorunun cevabı şu kısa ve anlamlı hikayede:   

Çölde devesiyle birlikte yürümekte olan bir çöl insanı güçlükle hareket eden, susuzluktan ölmek üzere olan bir adama rastlamış. Adam Allah rızası için su istemiş. Devesinden inip bir çare adama suyundan vermiş. Suyu içen adam birden çöl insanını ittiği gibi deveye atlayıp kaçmaya başlamış. Çöl insanı arkasından bağırmış: 

– Tamam deveyi çalıyorsun ama senden bir ricam var. Sakın bu olandan kimseye bahsetme. 

Bu isteği anlamsız bulan hırsız şaşırmış ve neden diye sormuş… 

– Eğer bu yaptığını anlatırsan, bu dilden dile yayılır ve insanlar bir daha çölde yardıma muhtaç birini görünce yardım etmezler.   

İyilik adalet ve merhamet namına ne gerekiyorsa onu yapmaktır. Kötülükle karşılaştığında dahi neticeyi iyiliğin lehine çevirebilmektir. Kendin zarar görecek olsan bile yardıma muhtaç olan bir sonraki insanları düşünerek hareket etmektir. Kimsenin bilmesini istemediğin kötülüğün, iyilik için de geçerli olduğunu anlamaktır. Ne mutlu bu büyük anlayışa erenlere!..  

TARIK GÜL 

TARIK GÜL
TARIK GÜL
1999 yılında ünyede doğdu. Akkuş/ormancık köyünden.ilk ve ortaokulu ünye de okudu.Şimdi ise Samsun İHL öğrencisi.

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar