AKKUŞ/KARAKUŞ’UN OSMANLI ve CUMHURİYET TARİHİ BOYUNCA BAĞLI OLDUĞU İDARİ MERKEZLER
OSMANLI öncesi:
İlçemizin şimdiki Akkuş ismi yaklaşık 70 yıllık olduğunu ve 70 yıl öncesine kadar isminin KARAKUŞ olduğunu malumdur. KARAKUŞ ise çok eski bir Türk-İslam yerleşimidir. Bir defa ORDU Vilayetinde en eski iki Türk yerleşimivardır: Biri bizim Akkuş (KARAKUŞ) diğeri ise MESUDİYE (Meletios–Milas) dır. Daha ortada bugünkü Türk yerleşimleri Kumru, Korgan, Aybastı, Gölköy, Ulubey falan olmadığı gibi buralar daha henüz küçük birer (Pontus) Rum yerleşimleri,köyleridir. Sadece bugün nasıl Karadeniz kıyısında büyük/önemli yerleşimler var ise, o günlerde de önemli yerleşimler olarak yine Oenoe (ÜNYE) Phadisana (FATSA) Vona (PERŞEMBE) veKOTYORA (ORDU) adlı (Pontus) RUM kasabaları vardır.
KARAKUŞ ise Malazgirt’in sonrası yakın tarihlerde bir kısım güney toprakları SELÇUKLULARINçağdaşı ve yoldaşı DANİŞMENTLİ egemenliğine girmeye başlamıştır. Bu tarihlerde daha bırakın ÜNYE’yi FATSA’yı…BURSA, BALIKESİR, ÇANAKKALE, ANTALYA şehirleri bile henüz fethedilememiştir. Daha BURSA’nın fethine 220 yıl kadar zaman vardır. (Halen ülkemizin Batı tarafı bölgeleri başta olmak üzere bölgemizi etnik Lazzanneden insanlara ithaf olunur. Bu arada buraya Türkler geldiğinde yerel halk ta Laz falan değildir. Grekçe/Yunanca/Rumca konuşan Hristyan Rumhalktır)
OSMANLI öncesi:
İlçemizin şimdiki Akkuş ismi yaklaşık 70 yıllık olduğunu ve 70 yıl öncesine kadar isminin KARAKUŞ olduğunu malumdur. KARAKUŞ ise çok eski bir Türk-İslam yerleşimidir. Bir defa ORDU Vilayetinde en eski iki Türk yerleşimivardır: Biri bizim Akkuş (KARAKUŞ) diğeri ise MESUDİYE (Meletios–Milas) dır. Daha ortada bugünkü Türk yerleşimleri Kumru, Korgan, Aybastı, Gölköy, Ulubey falan olmadığı gibi buralar daha henüz küçük birer (Pontus) Rum yerleşimleri, köyleridir. Sadece bugün nasıl Karadeniz kıyısında büyük/önemli yerleşimler var ise, o günlerde de önemli yerleşimler olarak yine Oenoe (ÜNYE) Phadisana (FATSA) Vona (PERŞEMBE) veKotyora (ORDU) adlı (Pontus) RUM kasabaları vardır.
Ancak Karakuş’un Danişment ve Selçuklu devrinde idari olarak hangi il veya vilayete bağlı olduğu belli değildir. Zira bir defa Danişmentli, Selçuklu, Eretnave Taceddinoğlu devrinde fethinin ve iskanının(yerleşiminin) peyderpey (yavaş yavaş) tamamlandığı anlaşılmaktadır. Yani ortada henüz (Karakuş adıyla) tam yerleşilmiş ve idari teşkilatını tamamlamış bir yerleşim yoktur.
Netice de ÜNYE ile NİKSAR arasında gittikçe yükselen geniş ve azametli dağ silsileleri üzerindeki uygun arazilere yayılmış olan Karakuş arazisi birden fethedilmemiştir. Fakat ne kadarı ne zaman fethedilmiştir, idari merkezi neresidir, bunu (elde yazılı belge olmadığı için) bilmek mümkün değildir.
Karakuş’un en eski olarak bir defa Danişmentdevirlerinde muhtemelen güney ve orta kesimlerdeel geçirilen bazı yerlerde lokal ve sınırlı küçük bir iskana tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. Selçukludönemlerinde bu genişlemiştir. Ancak belirttiğimiz üzere her iki dönemde de hangi idari merkeze bağlıolduğu bilinmez. Bir defa zaten tenha nüfusa sahip Karakuş coğrafyasında o tarihlerde ciddi bir merkezi yerleşim yoktur, Karakuş üzerinde insan yerleşimi dağınıktır muhtemelen bir merkezi vardır. Fakat Karakuş’un merkezi ise en fazla bir Kale’ye sahip bir Köy veya benzeri küçük bir yerleşim olsa gerektir. Çok eski Danişment ve Selçukludevirlerinde ki idari sistemin yazılı belgelerielimizde olmadığı (ve bugüne ulaşamadığı) için sağlıklı bir bilgi vermek mümkün değildir.
O dönemlerde askeri garnizon olan büyük Kale’ye sahip şehirler aynı zamanda birer idari merkezdir. En yakın önemli Kale ve (o devire göre) büyük(denilebilecek) merkez Niksar olduğu için Niksar’a bağlı olduğu düşünülebilir ancak bilinen ilk Karakuşmerkezi ise Erbaa tarafındadır fakat ortada Erbaadiye bir yer yoktur o zaman o tarafta (Karakuşkalesine) en yakın merkezi şehir olan Sonusa’ya da bağlı olabilir. Yahut Sonusa’ya en yakın Kale olan (bugünkü) Erbaa’nın Yeşilırmak (kolu Kelkit) kenarında) o dönemde ciddi yerleşim olan Yenişehirkalesine de bağlı olabilir. Niksar’ın ilk zamanlar (ve zaman zaman) bir il merkezi vasfında olduğu anlaşılmaktadır. Fakat bunlar bugünkü anlamda belki birer ilçe merkezi gibi de olabilir.
Ana merkezler (eyalet/vilayet) olarak ise kadimbüyük merkez ve Kale olan Amasya’ya da bağlı olabilir…hatta yine bir başka kadim merkez ve Kaleolan (Selçuklu Meliklerinin/Şehzadelerinin görevyeri) Tokat’a da bağlı olabilir. Belki de bütün bu Kale/Şehirlerin hepsine dönem dönem bağlanmış da olabilir. Bir kez daha tekrar edecek olursak; bütün bu konularda elimizde kesin bir belge yoktur.
Fakat şunu net olarak biliyoruz; KARAKUŞ, Beylikler döneminde yöremizin topraklarını yöneten TACEDDİNOĞULLARI Beyliği arazisi içindedir ve bağlı olduğu merkez de Beyliğin merkezi olan NİKSAR’dır.
OSMANLI Dönemi
1- Akkuş (tarihi adıyla KARAKUŞ) ilçemiz uzun Osmanlı tarihinde ilk SONUSA adlı Sancağa bağlıydı. (SANCAK: Osmanlı devrinde İL demektir)
Bu Sonusa denilen 500 yıl önceki devrin Sancağı (İl merkezi) bugün AMASYA Taşova’ya bağlı bir kasabadır. Bugünkü resmi adı Uluköy’dür. (Ne kadar ilginçtir ki; 400 yıl önce bir Sancak/İl olan bir yer bugün ilçe bile değildir, bir kasabadır) Denebilir ki Karakuş ilk önce AMASYA ya bağlıydı. Bunun nedeni basittir: Karakuş Nahiyesinin merkezi o dönemlerde Erbaa-Taşova ilçeleri tarafındaydı. (Zaten KARAKUŞ’un önemli bir kesimi de o zamanlar bugünkü Erbaa’ya bağlı Karayakatoprakları içinde kalmıştır: Sahra’yı Karakuş) Karakuş’un askeri garnizonu/Karakolu olan KevgirKalesi o zamanki adıyla Karakuş Kalesi olup Nahiye’nin idari merkezi de buraya yakındı. Sonuçta Sonusa Sancağı’da zaten eyalet sistemi içinde Sivas Eyaletine bağlıydı. O dönemlerde Erbaa ilçesi yoktur, bu tarafta en yakın büyükmerkez Sonusa’dır. Diğer büyük merkez ise Niksarolup bir ara Sonusa ve Niksar ortak SANCAKolmuş, Karakuş bu ikisine bağlı kalmıştır. Ancak Sonusa ve Niksar Mirimiran (ortak) Sancak dönemi uzun sürmemiştir.
2- Bundan sonra Karakuş’un en uzun dönem bağlı olduğu SİVAS Merkez Sancağı dönemi başlar.
Karakuş Nahiyesi/kazası bundan sonra yüzlerce yıl SİVAS Eyaletinin bağlı 5 (beş) Sancağından biri olan Merkez Sancağı içindedir. Onun için bu geçmiş yüzyıllar içinde Karakuş uzak ta olsa SİVAS’a alışmıştır. Zaten Karakuş coğrafyasını fethedenler ve ilk yerleşenler Sivas taraflarından gelenler Türkmenlerdir. Karakuş dağlarına ilk çıkan askeri/siyasi kuvvet Sivas merkezli DANİŞMENTLİLER dir. Sivas’tan gelen ve Karadeniz’e ulaşan ana Kervan yolu Samsun’a çıksa da ikinci kervan yolu ise Tokat’tan sonra ayrılmakta önce Niksar’a oradan da Karakuşdağlarından Ünye’ye çıkmaktadır. Dolayısıyla SİVAS ile arada ortak tarihi, ticari ve kültürelgeçmişten gelen ortak bir mazi ve kültürel birliktelikler vardır. (Mesafe uzak olsa da gönüllerbirdir) Dikkat çekicidir: Bu dönemde Niksar kaza (ilçe) olduğu gibi Tokat’ta Niksar gibi bir kazadır(ilçedir) hatta zaman zaman Karakuş da bir kaza(ilçe) olmuştur. Yani; Karakuş çoğu zaman Nahiyeolmuş olsa da arada bazı zamanlarda Tokat, Niksar kazaları gibi (onlarla idareten eş olarak) bir kaza konumunda uzun zaman aynı idari statüde kalmıştır. Hatta bu ilçe (kaza) olma durumu öyle 1800’lü yıllarda falan da değildir. 17. Ve 18.Yüzyıllarda(yani 1600’lü ve 1700’lü yıllarda) Karakuş’un bazen kaza (ilçe) olarak idare edildiği görülür. Bugün (çok daha sonra) ilçe olup Akkuş’u fersah fersah geçmiş birçok yerleşim henüz köy iken, Dikkat ediniz; ‘’dağın başındaki’’ Karakuş ya Nahiye’dir ya Kaza’dır.
NİKSAR’ın Karakuş için önemi:
Karakuş nihayetinde (arada kaza olsa da) daha çok nahiye olmuştur ve nahiye olduğu zamanlar hep NİKSAR Kazasına bağlıdır. Karakuş her ne kadar SİVAS’a bağlı olsa da bağlı olduğu en yakın yer NİKSAR Kazasıdır. Sancak (il) merkezi olarak Sivas’a bağlıdır ama Sivas uzaktır fakat (Sivas’a bağlı olan) Niksar kazası ise çok yakın durumdadır. Dolayısıyla uzak olan SİVAS Sancağının idarifonksiyonu yakın olan NİKSAR üzerinden devam etmiştir. Niksar Karakuş için (o dönemlerde) bir kaza (ilçe) merkezi olduğu kadar, adeta bir Sancak(İl) merkezi hüviyetindedir.
NİKSAR Karakuş tarihi için en önemli, en uzundönemli merkezdir. Karakuş’un tarihi Niksar ile iç içedir. Karakuş halkının ilk yerleşimci Türkmenleri Niksar (elbette biraz da Erbaa) üzerinden gelip yerleşmişlerdir. Uzak geçmişe gidince zaten benzerhalktır. Zaten yörenin ilk fatihleri DanişmentlilerHorasan’dan Malatya ve SİVAS’a oradan (Tokat, Amasya, Çorum gibi) Niksar’a da gelmişler ve NİKSAR’ı o eski devirlerde bir askeri üs olarak kullanmışlar ve oradan (Canik’e geçmek için) ilk Karakuş dağlarına çıkmışlardır. Yöremizin ilk fatihi Melik Danişment Gazi ve son hükümdar Nizameddin YAĞIBASAN’ın türbeleri dibimizde NİKSAR’dadır. Danişment Gazi’nin Türbesi halk arasında kısaca ‘’Melik GAZİ’’ dir. Eskilerden bilmeyen duymayan yoktur, adına hürmet edilir, ziyaret edilir. O (ilk) büyük fatihin yeri ayrıdır. Efsanelere destanlara konu olmuştur. Nizameddin YAĞIBASAN ise son büyük DanişmentHükümdarıdır. Danişmentlilerin Canik üzerine iki büyük seferinden birini Karakuş üzerinden Ünye(ve Samsun’a) yapmıştır, konaklayıp geçtiği her yere ismi verilmiştir. Onun için ismi Yağıbasan’dır (Düşmana korkusuzca baskın yapan) Son büyük Danişment Ordusunu dağlardan taşlardan (sağ salim) geçiren cesur korkusuz (son) büyükDanişmentli Melikidir.
Melik Nizameddin Yağıbasan Niksar’dan Canik’e (Kıyı Karadeniz’e) sefer için Karakuş dağlarına çıktığında yorgun Danişmentli Ordusunu Karakuş’ta muhtemelen Aşağı Düğencili Köyününortasında ki alanda bulunan o küçük sahradakonaklatmış ve dinlendirmiştir. Burada bulunan (ve orijinal adını bilmediğimiz) çok eski Rum köyüne daha sonra yerleşilmiş ve o eski devrin hatırası olarak ‘’Danişment Alanı’’ Köyü denilmiş…bu isim asırlar içinde ‘’Danışmalan-Talışmalan’’ haline dönüşmüştür.
Dolayısıyla Karakuş ahalisi ile bu bağlarla Niksarhalkı ile arası rabıtası/bağı kuvvetli olmuştur. Diğer taraftan zaten ortak olan mazi (geçmiş) birliği uzun yüzyıllar içinde kuvvetli sosyo ekonomik ilişkilerile daha da gelişmiştir. Niksar bize hep yakındır‘’aha şuradadır’’ çünkü nihayet 40 km. mesafedir. Akkuşlu Niksar’a her gittiğinde kendini yabancı ya da farklı hissetmez. Bizden bir yerdir ya da ‘’biz oradan’’ bir parça gibiyizdir. Niksarlı da Akkuşlu’yu yabancı görmez, kendinden görür.
Ancak NİKSAR bu klasik dönemler içinde de zaten öyle basit bir kasaba değildir. Burada yerli Türkahali dışında yerli Rum ve Ermeni halkta yaşar. Şehirde ciddi miktarda yerel ticaret vardır. Niksarhem Kelkit havzasında bir tarımsal üretim merkezi hem de SİVAS’tan gelen kervanların TOKAT’ta ayrılarak Amasya ve oradan SAMSUN’a giden ana kolu dışında ÜNYE’ye giden diğer kolu üzerinde KARAKUŞ Dağlarına çıkmadan önceki son büyük merkezidir. Bu yüzden şehirde tarihi hanlar, mağazalar, dükkanlar dışında Camiler, Kiliseler iç içedir. Ayrıca şehir ve çevresinde kuvvetli bir Alevi-Bektaşi inancı mensubu yerli halkta vardır. (Aynı inanç ve kültürün devamı halk ta Karakuşdağlarına uzanmış ve yayılmıştır) Böylece uzun asırlar Niksar’da (Alevi/Sünni) ortak bir uzlaşma ve hoşgörüye dayalı bir yaşam kültürü oluşturmuştur. (Daha sonra Niksar’a da kaybedilen Balkanlar ve Kafkaslardan Türk, Arnavut ve GürcüMuhacir/göçmen halklar da yerleştirilecek, Niksariyice kozmopolit fakat bu ortak hoşgörülü yaşam kültürünü kaybetmeyen bir yerleşim olarak devam edecektir)
Karakuş uzun yüzyıllar bağlı olduğu SİVAS Sancağı döneminde bir iki kez SİVAS’tan ayrılmıştır. Önce (19.Yüzyıl ortalarında) yeni kurulan kısa dönemli ORDU Sancağına bağlanmak istenmiştir. Daha sonra (1864 yılında) Karakuş (uzun zaman sonra yine) kaza yapılarak yeni kurulan kısa dönemli ÜNYE Sancağına bağlanmıştır. Ancak Ünye Sancağının yaklaşık 4 (dört) yıl sonra dağıtılmasıyla geri dönmesine mukabil Nahiye durumuna düşürülen Karakuş yüzyılın sonunda ise Sivas Sancağına tabi Niksar kazasından son ve kesinkes ayırılarakCumhuriyetin kuruluşuna kadar Canik (SAMSUN) Sancağına bağlanmıştır.
Bahadır KAYIM
Teşekkür ederim Mustafa bey hocam. Bütün bu soruları inşaallah araştırma tamamlanınca meydana getireceğimiz ”Karakuş/AkkuşTarihi” çalışmamızda anlatacağız. Uzun asırların tarihi boyunca Karakuş Nahiye ve Kaza merkezleri defalarca değişmiştir. Bunların nereleri olduğunu çalışmalarımızda yazıya dökeceğiz. Ancak Akkuş bölgemiz ana yollar üzerinde büyük yada önemli bir merkez konumunda olmadığı ve dağlık bir coğrafyada bulunduğu için bu konuda da bilgi ve belge eksikliğimiz devam etmektedir. Nihayetinde geçmiş hafızasını koruyan mazisine kadirşinas halkımızın atadan deden duyduğu rivayet babında da olsa bize aktardığı bilgilerde işimize yaramakta ve tarihsel kronik zinciri çözmede önemli ipuçları vermekte, tarihin boş ve silik kalmış dönemlerinde bilgi ve belge boşluğunu doldurmakta büyük faydalar sağlamaktadır. İnşallah olumlu neticelere doğru birlikte varacağız.
Bahadır Hocam!
emeğine ve klavyene sağlık.Değerli araştırmalarınla aydınlattın gene bizi.Şimdi zaman içindebağlı olduğumuz kaza,sancak ve eyaletleri belli.Peki Biz oralara bağlanıp ayrılırken karakuş neresi idi.Yani Karakuşun merkezi şu dönemde şurası sonra burası şeklinde bir sıralamaya net olarak ulaşabildiniz mi.Benim bildiğim önve kevgür kalesi sonra körmen,sonra kuzköy.sıralamayk karıştırmış olabilirim.Bu sıralama ve tahmini yılları konusunda bizi aydınlatırsan memnum olurum üstat