Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar namazlarını ciddiye almazlar, namazlarıyla gösteriş yaparlar ve en ufak bir yardıma da, mani olurlar”
“HALA AKIL ETMEYECEK MİSİNİZ?”
“Size herhangi bir şey verilmişse, sadece dünya hayatının geçici menfaat ve süsüdür. Allah’ın yanında olan ise hem daha hayırlı, hem de daha kalıcıdır. Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?(KASAS 60)
Böyle diyordu Kur’an. Uzatmadan, kafa karıştırmadan.Kısa ve öz.Açık ve net.Zaten Kur’an’ın en temel özelliklerinden biri de sade olması değil midir?Oysa bizim kafamızda farklı anlayışlar vardır.Ne zaman ki Kur’an’ı alıp okumaya yönelsek,şeytanın asistanları çıkar karşımıza ve der ki;
-Kur’an zordur, anlayamazsın, kafan karışır, gel sen fazla derine inme.
Oysa Allah Kamer Suresi’nde meseleyi şu şekilde açıklamaktadır:
-Andolsun ki biz Kur’an’ı okuyup anlayasınız diye kolaylaştırdık. O halde yok mu düşünüp öğüt alan?
Ayet bunu söylüyor,hadis bunu söylüyor,din bunu söylüyor,Peygamber bunu söylüyor,Allah bunu söylüyor,öbür tarafta ise kendine faydası olmayan bir zır cahil kalkıp Kur’an’ın anlaşılması zor bir kitap olduğunu dile getiriyor.Biz ise Allah’ı bırakıp o kişilerin nasihatlerine uyuyoruz.Çünkü nefsimiz de bizden tembelliği istiyor.
Din eğitimi bir toplumun temel taşıdır, olmazsa olmazıdır. Eğer bir Müslüman hayatının merkezine Kur’an’ı koymuyorsa, onu incelemiyorsa ve önemli kararlarını Kur’an’ın tavsiyesi doğrultusunda vermiyorsa aklını iyi bir şekilde kullanamıyor demektir. Allah aklını kullanmayanlara ise şöyle seslenmektedir:
-Gerçek şu ki, Allah katında, yerde debelenenlerin en kötüsü, (bir türlü) aklını kullanmayan sağırlar ve dilsizlerdir. (Enfal Suresi, 22)
Peki, halkımızın din eğitimi yeterince ve sağlıklı bir şekilde karşılanıyor mu? Eğer karşılanıyorsa neden cami sayısı ile paralel olarak suç oranı da artıyor. Neredeyse her mahalleye bir cami düşüyorken ve sürekli Kur’an kursları açılıyorken, neden özellikle de genç kesimde ahlaksızlık seviyesi artıyor.
Şüphesiz ki imamlarımız bu konuda ellerinden geldiğini yapmaktadır. Ancak netice itibarıyla onlar da maaş endişesi ve memur konumlarıyla sınırlı kalmaktadır. Zaten haftada bir camiye gelen halka hutbe sırasında, “orman haftası, çevre haftası” gibi meseleleri yüzeysel olarak vermekte ve çoğu zaman halkın kafasında olan asıl soru işaretlerini ortadan kaldıramamaktadır. Bu yüzdendir ki insanlarımız dinin özünü bırakıp, ayrıntıya takılmıştır. İslamiyet’i anlamayıp, şekilcilikte kalmıştır.
Allah “nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, nefsini kötülüklere gömen de ziyan etmiştir”(Şems Suresi, 9-10) derken insanlarımız bu meseleyi ciddiye almamış ve sadece anlamını bilmeden körü körüne ezberlenilen surelerin cennete girmek için yeterli olacağını sanmıştır. Peygamber efendimiz, “Kimin kız çocukları olur, onların sıkıntılarına katlanır, iyi yetiştirir ve dengi ile evlendirirse, bu kız çocukları onun için Cehenneme perde olur” derken bizim insanımız kızlarını “başlık parası” adı altında açık arttırmaya çıkarmıştır ve en çok parayı verene de, ne yazık ki, satmıştır!
İslam dini kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir dönemde insanlığa indirilmiştir. Kız çocukları ile ilgili olarak Peygamber efendimiz şöyle demektedir:
“Kız çocuklarını hor görmeyin; çünkü ben de kız babasıyım”
“Allahu Tealadan zahmetsiz çocuk istedim. Bana kız çocukları verdi”
“İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.”
Hal böyleyken, hangi akıl, hangi vicdan kızların bir eşya gibi alınıp satılmasını uygun görebilir. Halkımız arasında geçen,”kız almak, kız satmak” deyimi İslami değildir, ilkelldir. İslam’da ise başlık parası yoktur,”mehir” vardır, mehir ise kız babasının ticaret anlayışına değil, gelinin rızasına bırakılmıştır. Mehir de amaç, evlenen kızların geleceğini teminat altına almaktadır ve yine kız babasında değil, kızın kendisinde kalmaktadır. Ayrıca gelinin damat ile anlaşıp mehirden vazgeçme hakkı da vardır.
Gelin görün ki bu gerçekler çoğu zaman insanlarımızdan saklanmaktadır. Dini çok iyi bildiğini sanan sözde hocalar işi ticarete dökerek para karşılığında dualar okumakta ve muskalar yazmaktadır. Halkımız Felak, Nas ve Ayet’el Kursi’lere değil, nazar boncuklarına ve üfürükçülerin uydurmalarına sırtını dayamaktadır. İnsanlarımıza, İslam adı altında Arap-Emevi kültürü dayatılmaktadır..Ne yazık ki bu oyuna da en çok namazında niyazında olan hacılarımız ve dini bütün insanlarımız kanmaktadır.
Kur’an ile başladık, Kur’an ile bitirelim. Allah-ü Teala meseleyi Maun Suresi’nde şu şekilde bağlamaktadır;
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar namazlarını ciddiye almazlar, namazlarıyla gösteriş yaparlar ve en ufak bir yardıma da, mani olurlar”
Mesele Kur’an’ı ezberlemek ve onu güzel bir şekilde okumakta değildir. Asıl mesele Kur’an’ı yaşamak ve hissetmektedir.
Dua ile…
Orhan DOĞANGÜNEŞ
çok güzel yazmışsın eline yüreğine sağlık hemşerim kız çocuklarını bi mal gibi eşya gibi satıyorlar allah anne babalara akıl ihsan etsin inşallah bir an önce bu cehaletten kurtulurlarda dogru yolu bulurlar…….