Atalar demiş k: “Dış kapının arkası da gurbettir.” Köşe Yazarımız Veysel ŞENSOY’un Kaleminden
GURBET ANALAR
Bir kez de anamızın yüreğine düşen közleri avuçlayalım. Gurbetçi analarının, gurbetçi anaların Gurbet Ana’larının duygularına misafir olalım bu kez.
Atalar demiş k: “Dış kapının arkası da gurbettir.”
Artık dışkapı yeşilköy, kapıkule, veya diğer sınır kapılarının adı oldu.
Gurbette analar vardır; Gurbetçi analar, gurbetçi anaları, yani Gurbet Ana’ları… Her ikisi de iki aynanın birbirine baktıkları yansımasıdır. Birisi gurbette özler, birisi sılada gurbetçilik çeker. Benim gurbet anam, gurbetçi analarındandı. “Ben geçmişte değilim geçmiş bende.” Diyen düşünürün sözüne uyarak maziden çıktım yola.
Koyun sürüleri ile birlikte çobanlar geçerdi uzaklardan. Annem: “yörükler geçiyor” derdi. Bir kaval sesi gelirdi ki koyunlar sanki bu sese meftun ve boyunları eğik, başları yerde süzülür giderlerdi sırayla. Anam, işi gücü bırakır dinlerdi kaval sesini. Hüzünlenirdi besbelli.
Şimdi ne zaman bir kaval sesi duysam o günler gelir aklıma. Buğulu bir kaval sesi ağaç kovukları gibi oyar yüreğimi kıymık kıymık. Hep bir kemirgen dadanır yüreğime. Hep bir takacan (ağaç kakan) seri şekilde gagalar durur beynimi.
Her ayrılıkta analarımızın buğulu gözlerinden ayrılığın hüzünü damlar yanaklarına. Çemberinin altından taşmış tel tel saçlarında ay ışığı pırıldar umutların sönük direnişi gibi. “oğul yeter gurbet artık; ne zaman bitecek?” diye sorarlar, sonra da ilenirler dilleri döndüğünce. “ zıkım olsun şu gurbet!” derler. Zehir olduğunu bilirler de analarımız, nasıl içeriz bu zıkımı şaşırır muhakkak. Her yolculayışta analar dualar eder ellerini açarak. Bazen ağıtlar da dökülür dudaklarından. Yanar yürekleri evlat özlemiyle.
Bilirim ki anamız akşam yatak yaparken, sabah yatak toplarken yattığımız yerlerde bizi arar. Yorgun serçeler gibi nefesi kesilir. Dudakları titreyerek bir de ağlamaklı ağıt tuturur. Bilirim ki analarımız her sabah uzak dağların doruklarına bakarak için için ağlarlar, dağları perde bilirler arada ve dağları sorumlu tutarlar kavuşamayışlıklara. Çocukken koştuğumuz gezdiğimiz yerlerde bizleri ararlar gönülden özleyişle. Analarımızın düşistanlarında evlatları vardır. Gülistanlarında gene evlat… Bilirim ki onların gülistanlarından bülbüller uçmuştur. Gönül denizlerinde martılar çığlık atmaz. Analık duygusu kanat çırpar onların yerine bıkmadan, yorulmadan. Gurbet analarının gülüşleri donmuştur kütür kütür buz dağları gibi. Çocukken çekilmiş resimler öpülmekten solmuştur ve kırılmıştır analarımızın koynunda. Mazinin geri dönülmez anılarını diri tutarlar bu fotoğraflarda.
Bazen de merek ederim: Masalarda eş ve çocuk resmi koyanlar vardır. Ana resmi neden konulmaz bilmiyorum. Oysa analar, evlat uğruna babaları ihmal ederler hep de, babalar da anlayış gösterir buna.
Annelerimiz düşünür: Dün bebektiler ne zaman büyüdüler? Daha ben ona masal anlatacaktım. İşim gücüm arasında bir soru sorsalar “şimdi işim var” der geçiştirirdim ve geceleri üşümesin diye defalarca kalkar üstünü örterdim. Bir oyun bile oynamadan ne zaman büyüdü de gitti bunlar? Zaman ne çabuk geçmiş? “Ah” derler, “Dünkü güneşle bu günkü çamaşır kurutulmaz.”
Anneler günü gelmiş. Annemize hediyeler alarak onları hatırladığımızı gösterieceğiz. Şiirler yazdık sıra sıra. Mektuplarla övgüler döşendik sanal köşelerde. Akla gelmedik övgüler yağdırdık. Yetti sandık, anneler okudu yazdıklarmızı ya bu yeter. Yaptığımız sadece bu kadar. Oysa analarımızın bunların hiç birisine ihtiyacı yok. Analar sadece yavrusunu ister. Bir türkü dinlemiştim: “Ben yanarım yavrum sana, yavrum yanar yavrusuna, tabiatın kanunu bu, koyun meler kuzusuna.” Tabiatın kanunu değil elbette. Anlatılmak istenen eksik de olsa anlatılmış böylece.
"Yılda bir kez hatırlamak da neymiş her gün anneler günü" derler ama bu hamasi söylemlere kulak asmadım hiç bir zaman. Anasnı dağ başına bırkmak için sırtına alıpta yolda ayağına taş gelen evladın “ah!” demesine “Acıdı mı oğlum” diye cevap veren anneyi ve hikayeyi bilirsiniz. Hiç abartı yoktur bunda.
Bu gün Anneler günüymüş. Gün yüzü görmemiş analara her günü verseniz ne olur?
Bir ana, bir yolun başına çıkar da dizini döve döve ağıtlar söyler, türküler yakar. Sitemlerinden, feryatlarından dağ taş inler. Gurbet ana yola da ilenir, beddualar eder. Ey gurbete giden yol, son yaprak de düşünce dalından, son göçmen kuş geçince bulutlara inat üstümüzden yurduna doğru, son gurbetçi evlat ayrılınca sıladan, beni götür ıssız bir dağ doruğuna bırak. Bırak ki orada, ayrılıklara gam olmaktansa akbabalara yem olayım. Ya vatan toprağına sarılmış bir gürgen, ya yaz kış salınan sır kokulu çam olayım. Olayım da bu topraklarda kalayım…
Gurbet analarımızın Anneler günü kutlu olsun ve bütün annelerin de…
Veysel Şensoy
10.05.2008
Qatar
Merhaba dayı. İnsan şimdi daha iyi anlıyor.Başımız dan bir olay geceçek te anne mizin kıymeti ni o zaman anlayacaz.Elini diline saglık bizi biraz daha derinlere daldırdın.