22 Aralık 2024 Paz

EBR-İ NİSAN

Sol omzumda değirmen taşı döner ha döner günah öğütür ha bire. Sağ omzumda ağlayan kalemler yazmaya hasret…

 

EBR-İ NİSAN

 
Bahar dağlarının başından çaldığım ebr-i nisan saklı göz bebeklerimin arkasında. Güle renk veren bülbülün, çöle anlam katan mecnunun aşkı saklı söylenmeye ürkülmüş sözlerimde. Kaynakları çekilmiş, suları akmayan kurumuş ırmak yatağı burukluğunda bir yazının silik feryadı önümdeki satırlarda.
 
Sol omzumda değirmen taşı döner ha döner günah öğütür ha bire. Sağ omzumda ağlayan kalemler yazmaya hasret…Ebu cehili utandıracak ağırlıkta şirkler dolaşır dilime. İblisler raks eder çevremde, şuh dansözler edasında şehevi ve densiz… Benliğim ebr-i nisan dolgunluğunda gözyaşı dökmekten ar ediyor, kimseler bilmesin, duymasın ruhumun  zalim şeytanla serüvenlerini diye…
 
Gözlerimde acı poyrazların, karayellerin dağınıklığı ve kızıl soğukluğu, belleğimde bunca mazinin solgun kararsızlığı, kalbimde kahreden, vicdani, diken diken sızılar beden duvarlarını döverken hırçın dalgalar gibi, bir yerlerde açacak gökkuşağı imdat olacak diye ümitler yeşeriyor ufkumda… Ama bu yetim umutlar, bu öksüz umutlar köklerinden sarsılmış ve bir yudumluk su bulmaya muhtaç… Umutlar da ağıtlara bürünmüş sarp kayalar kadar sert, sarp kayalar gibi sessiz…
 
Pınarlar berrak akardı bir zamanlar. Bulanık da olsa akmasını, göz göz topraktan kaynamasını ister gönül çaresiz… Oysa bir su şırıltısı, hatta  bir ılık rüzgar ile gölgemize düşen loş hüzmelerden serapları bile ne çok arzu eder biçare gönül. Serap aldatılışı bile bir hayalin varlığına ispat değil midir?
 
Muhayyilemde, elvedaların ardından habersizce çaldığım tebessüm çiçekleri ile donatılmış bir yüz asılı kaldı… Elveda diyerek giden merhamet duygularının geride bıraktığı ferahlıkların gölgesinde alev alev tutuşmuş nefretin dumanları genzimi yakıyor acı acı. Zıtlıkların gelgitlerinde boğulmak üzere olan kutsaliyetlerim her şeye rağmen barışık benimle. Küskün kelimelere müşfik ve hoşgörü kanatlarını açmış… Ama tövbesini bozmuş ürkek ve utangaç ben, kara taşlar gibi kalakalmışım tezatların kucağında kararsız, başı boş…

Bir kelimeler dizesinin huzurlu sesi tutuyor ellerimden; uzakta yankılayan her kelime yaslı gönlüme sevinçler ekiyor. Her tohum sabırla filizlenecek, açacak zamanı gelince; çileler de çekse kış çiçekleri gibi güneşe gülümseyecek bir gün yaprak yaprak… Hikmetin kabı mananın kılıfı imiş erbabın dilinden dökülen kelimeler. Gelgitler olsa da ruhun sahillerinde, birer güvenli tekne olup yakalarmış derin sulara düşmeden saf yürekleri. Gümbürdeyen bir çağlayan gibi uyarıcı olurken zihnime, oluktan akan ince bir su ferahlığında gergef gergef nakşediyor kelimeleri hafızama bu ruhani ses. Haset hasisliktir, sahibini yangına atar. Gıybet etini dişlemektir. Zan zulümdür…

 
Kelimeleri ölümsüzleştiren kalemdir. Bir kelimeye aşıktır kainat. “Kün” emri ile kainatı yazan kader kalemi her kalbe bir imza atmış, her ömüre farklı bir yazgı yazmıştır. Motif motif işlemiştir her anı, desen desen işlemiştir hayatın yolunu.
 
“Kün” diyen yaratıcının emrindeki kalemin ucundaki zerrelerle yazılmıştır kâinat. Galaksilerin kavislerinden, kelebeklerin kanatlarına aynı mühür konmuştur; “Vav”… Aynı kalem, kalbin göz bebeğinden göğün göğsüne bir çizgi çekmiştir; “Elif”…Ve insan her bir şeyde “Hu” yu okusun diye yaratılmıştır… Kâinata ve kalbe yazılanları iyi okumak güzelliklerle donanmak, iyiliklerle bezenmektir. Güzelliklere bezenmişler, kem kelimelerle kirletmez kalbini. “Hikmetli” konuşmak varken gıybet etmez, tefekkür ederken hasislik düşünmez, güzelliklere nazar ederken zanna zamanı kalmaz.

Güzel insan, Hayatıyla “Elif” yazar, “Vav” vuslatıyla yürür, yüreği “Hu” okur


Bahar dağlarının başından çaldığım ebr-i nisan saklı göz bebeklerimin arkasında. Bu Nisan bulutları ki, içinde şimşekler, yıldırımlar, sellere hazır coşkun, sabırsız fırtınalar saklar koynunda. Bırakıyorum işte, git ey tutsak edilmiş duygularım diyorum samimiyetle. Ve Ebr-i nisanlarımdan kopan kasırgalar, kükreyen yıldırımlar boşalıyor özgürce kelimeler diyarına… Meğer ne ağır bir yükmüş de bilmemişim… Ben, hayatımda “Elif” olmayı, “Vav” vuslatında mutlu olmayı, yüreğimin her atışındaki zikir seslerini duymayı istiyorum…
 
Veysel Şensoy
 

Related Articles

3 YORUMLAR

  1. Veysel Hocam,bu site sizin gibi güçlü bir kaleme sahip olduğu için çok şanslı..Gerçekten bir kelime hazinesine sahipsiniz..Yazılarınızın devamını bekliyoruz.

    Saygılarımla..

    Orhan DOĞANGÜNEŞ

  2. Yazıyı okuyupta büyüsüne kapılmamak ne mümkün.Tek nefeste okunacak türden bir yazı.Sağolun üstadım.Kaleminiz hiç susmasın ki biz de okuyp istifade edelim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar