21 Kasım 2024 Per

CUMHURUN HAKİKİ BİR REİSİ, O GECE VE AHMET HOCA’MIZ!

Sevgili/Gül Cumhurbaşkanımız Çankaya’nın Millete uzak olmadığını hatırlatmışlardır, Milletle buluşturmuşlardır, zat-ı âlilerine ve muhterem eşlerine içten teşekkür, tebrik ve tahsinlerimizi iletiyoruz.

 

 

 

CUMHURUN HAKİKİ BİR REİSİ, O GECE VE AHMET HOCA’MIZ!
   
  11.Reis-i Cumhurumuz, Tunceli ziyareti ile özde Alevi insanlarımızın umumen de milletimizin çoğunluğunun takdirlerini kazanmıştır. Nice uzun senelerdir sistemin mağduru olmuş, sindirilmiş ve haklı bazı talepleri yok sayılmış bir kesimin ve bir vilayetin hatırlanışıdır bu..
 
    19 senedir bir Cumhurbaşkanı ziyaret etmemiş Tunceli’yi..Gidilmemiş en az bir Konya, bir Bursa, bir Erzurum kadar aziz vatan toprağına..Dersim dağlarında yaşayan bir avuç insanlarımızın başı okşanmamış senelerdir…Üstelik yıllarca Alevi diye Kürt diye horlanmış! Haliniz nedir, bir sıkıntınız var mıdır diye sorulmamış, meclisine girilmemiş, semahı izlenmemiş, ahvali bilinmemiş..
 
    Sevgili Cumhurbaşkanımız buradaki vatandaşlarımıza karşı (zaten) gül-eç çehresiyle devletin somurtkan değil, sevecen de olabileceğini ispat etmiş-sıcak davranmıştır. Yanına Alevi kesimden önemli isimleri, Cem Vakfı başkanı İzzettin Doğan Bey ve Reha Çamuroğlu Beyler (aynı zamanda iyi bir tarihçidir, iki-üç kitabını/romanını okumuşluğumuz vardır) ve diğerlerini de alarak devlet erkânı ile birlikte bir Cemevine girmesi, bir cem ayinini-kırklar semahını izlemesi, cemevine girerken saygısını göstererek, ayakkabılarını çıkarması ve bağdaş kurarak izlemesi bambaşka bir olay olmuştur. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Cumhurbaşkanı cemevine gitmiş-bir ayin izlemiştir. (Bir ibadet değil!) Tunceli Üniversitesinin açılış törenine katılması, sonra bu insanların taleplerini dinlemesi, onlarla ciddi ilgilenmesi, netice de bütün Tunceli halkının gönlünü kazanmıştır. Bu ziyaretin ehemmiyeti ve yansımaları ileride daha iyi anlaşılacak ve daha olumlu neticeler verecektir.
 
   Ziyaret sonrası efendim, siyasi ziyaretti; göz boyamaydı-şöyleydi, böyleydi ne denirse densin çok olumlu olmuştur. Velev ki siyasi olsun, da olsun! Neden öncekiler gelmedi ki..Maalesef Alevi kesimi içinde epey bir dernek ve insan var ki, bu meselenin rantını yiyorlar ve çözülmesini hele muhafazakâr kesimce adım atılmasını istemiyorlar, çözülürse illaki sol yâda sosyal demokratlar çözecek! Hâlbuki 70 senedir peşlerine sürüldükleri bir siyasi hareket onlar adına bugüne değin tek bir adım atmamasına rağmen, onları sürekli ertelemesine rağmen, yine orada devam edilsin, istiyorlar ki Alevilik İslam dairesinden tümüyle çıksın, Alevi açılımı falan da yapılmasın, Sünniler de bu işe karışmasın! (Sanki bu mesele ülke meselesi değil!) İstiyorlar ki bu bahane ile Alevi gençleri DHKPC gibi terör bataklıklarında çürüsünler..(Ancak tabii meseleye olumlu yaklaşan Alevi dernekleri hatta federasyonları var.Ve olumlu olan diğer bir durum Alevilerin çoğunun kendilerini İslam içinde görmesi tabii kendilerince bir mezhep yada bir anlayış sayarak)
 
  Tam da bu sırada Onur Öymen de o talihsiz sözleri sarf etmesin mi? Kafaya bak!Ve tam da bu sırada hatta ziyaret öncesi bende İsmet Bozdağ’ın ‘’Kürt İsyanları’’ kitabını okumuyorum muyum?. Maalesef hiç de iyi hadiseler yaşanmamıştır! Seyit Rıza ve arkadaşları arkalarına Dersim’deki bir, Muş’taki üç aşireti alarak 21 Mart 1937’de isyan etmişler, bir köprü yıkmışlar, bazı telefon hatlarını keserek, hükümet kuvvetlerine saldırmışlardır. İsyanın arkasında Ermeni Bogos, Hoybun Cemiyeti ve Fransız ajanları vardır. Dersim isyanı pek kanlı bir şekilde aşırı bir güç kullanımı ile bastırılmıştır, Başbakan Celal Bayar’dır fakat tek parti iktidarıdır. Celal Bayar, Atatürk’e yaranmak için isyanı çabuk batırmak istemiştir ancak başrolde yine İsmet Paşa vardır!
  
   Cumhuriyet tarihinde bir isyan içinde, en çok kan akıtılan isyandır, kitap ta yazmasa da o güzelim zümrüt renkli Munzur nehri günlerce kıpkızıl kan akmıştır, binlerce ceset Dersim dağlarında cansız yatmaktadır. Dersim dağlarına uçaklar bomba yağdırmakta, mağaralara kaçan insanlara zehirli gazlar atılmaktadır. Bütün bu yaşananlar isyan öncesi ve sonrası Meclis tutanaklarında ki konuşmalarda hadisenin kahramanlarının ağzından aynen mevcuttur! İşte bugünlerde konu gündemdedir, gazetelerde okuyoruz; simasıyla hem Aleviliği, hem de nice gam-keder çektiği belli yaşlı bir Tuncelili amca ki 97 yaşındadır, insanın tüylerini diken diken eden şeyler anlatmaktadır; katliamların canlı tanığıdır, askerler Dersim köylerine girmekte-girdikleri köyde sağlam insan bırakmamaktadırlar, Hozat’da insanlar okula, köylerde ise ahırlara toplanmakta ve diri diri yakılmaktadır, bu amcanın dediği doğruysa hadiseler korkunçtur ve en acısı 3 ve 4 yaşlarında iki kardeşi de hadiseler esnasında öldürülmüştür, nice masum sivil uçurumlardan atılmış, cesetler kurda-kuşa bırakılmıştır; olayı anlatan amca ve ailesi 3 ay dağlarda yaşamış-görünme korkusuyla ateş bile yakamamış-geldiklerinde köylerinde taş üstünde taş kalmamıştır, yıl 1937’dir. Köylerine döndüklerinde yakalanarak, İzmir-Ödemiş’e sürgün edilmişler ve oralarda yıllarca horlanarak hayata tutunabilmişlerdir. Tayyareler Dersim köylerine sivil-masum demeden yukarıdan ölüm yağdırmaktadır. Bunlardan biriside Sabiha Gökçen Hanımefendi (yaşasın Türk kadını çarşaftan kurtuldu aha size ilk cesur kadın pilot) olup, uçağından Dersim köylerine ellişer kiloluk bombalar yağdırmıştır. Dahası vardır bunların, kolay değil 50 bin sivil öldürülmüştür, hâlbuki tüm isyancılar 4 bin kişidir. İsyan sonrası Büyük Şef İsmet İnönü Bey, Mecliste yaptığı konuşmada isyanın böyle bastırılmasını savunmuş, sonunda da ‘’…bunun diğer vatandaşlara ibret olmasını temenni ediyorum’’ demiştir. (!?!)  
 
 Tam da bu sıra Mustafa Kemal bir Şark (Doğu) gezisine çıkmış, Elazığ’a gelecektir. Trenle yola çıkmak üzeredir, haber alınmıştır; beyaz don giyinmiş altı-yedi bin doğulu vatandaş Reis-i Cumhurun karşısına çıkacak ve isyancı lideri Seyit Rıza için af dileyecektir. Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer ile (sonradan Demirel’in neymiş efsaneymiş dışişleri bakanı) İhsan Sabri Çağlayangil hemen kararlaştırırlar; Atatürk gelmeden, Seyit Rıza’yı asalım, iş işten geçsin! Hafta sonu olmasına rağmen, hâkim ve savcı hafta sonu mahkemeyi kabul etmemesine rağmen, savcıya rapor alınır, mahkeme kurulur ve yedi kişiye idam kararı jet hızıyla çıkarılır, (demek ki hafta sonu mahkeme kurulabiliyor, bu bana neyi hatırlattı?) Adam başı 10 Lira’ya Roman bir cellât bulunur,  gece idam sehpaları hazırlanır, diğerleri asılır ve sıra Seyit Rıza’ya gelir; bu arada ondan önce asılan Fındık Hafız’ın asılışını görmemesi sağlanır, son sözlerini söyler (eşyaları ile ilgili ve oğlunun kendinden sonra asılması gibi) Seyit Rıza idam sehpasına soğukkanlılıkla yürür ve  son söz olarak ‘’Evlad-ı Kerbalayıh, Bi hatayıh! Cürümdür, zulümdür, cinayettir! ‘’ der -ve anlatımına göre İhsan Sabri Beyefendi hazretlerinin tüyleri diken diken olmuştur- cellâdı kenara iter, ipi boynuna geçirir ve sandalyesine tekmeyi vurur, can verir.(Atatürk Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmiş fotoğraflarını çeken ve basına dağıtmak isteyen İhsan Sabri’ye isyanı tekrar başlatabileceği için tepki göstermiştir, resmi alıp-negatiflerini yakmıştır)
 
 Onur Öymen’de baltayı taşa vurur, bir zihniyetin içinde taşıdığını dışa yansıtır; güya PKK ile benzeteceğim der iken, geçmişteki bir acıyı deşmiş olur, bu meseleyi de tekrar gündeme getirir, hem de 70 yıldır oy aldıkları, kendilerine (yapılanlara rağmen) aşkla bağlı Alevi kesimine karşı ne dediğini bilmeden..Şimdi Alevi kesim kuruluşlarıyla kendisine ve kendisini koruyan partisine karşı ayaklanmıştır, istifasını istemekte fakat lideri-partisi tarafından korunmaktadır. Alevi Dernekleri ve Ferhat Tunç sitesinde şiddetli eleştiriler yöneltmektedirler! Artık hiçbir zaman eskisi gibi olamayacak olan Türkiye’de bir mesele daha konuşulmaya başlamıştır, bir gerçekle daha yüzleşmenin zamanı gelmiştir! Şimdi hangi vicdan sahibi insan geçmişte yaşanan bu maalesef katliamı-isyanı bu şekilde bastırmayı ve Onur Öymeni savunabilir? Tabii Seyit Rıza’nın yaptığı da asla savunulamaz! Hakikatlerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü huyları vardır, ee biraz tarih okusaydın olmazdı bunlar, Onur Bey!
                                                                           
 Bu ülkede Aleviler ile Sünniler arasında bir mesele yoktur, o acı Çorum, K.Maraş olayları-katliamları, Sivas-Madımak katliamını, Gazi Mahallesi provakasyonunu tezgâhlayanların kimler olduğunu merak edenler Silivri Mahkemesini (ve mahkemeyi sulandıranları, orada olması gerekip te olmayanları da) iyi takip etsinler, belki bir şeyleri daha iyi anlayabilirler. Ergenekon bazen sadece bir destan değildir. Devlet içine çöreklenmiş derin bir güç bunları tezgâhlamış-planlamış ve gayet iyi uygulamıştır, Alevi-Sünni insanları birbirine kırdırmıştır, zira birkaç gaye vardır; Çorum-K.Maraş olaylarıyla 12 Eylüle zemin hazırlamak, 90’lardakiyle de Sünniler ve Alevilerin arasını ebediyen açmak! Böylece böl-yönet-tek kafa-tek tip iktidara devam, Demokrasiye geçit yok! Bunları yapanlar içinde Sünni aldanmış insanlar olabilir amma kesinlikle asla ve asla Sünni kesime mal edilemez! Hatta sanatçı Arif Sağ biraz sıkıştırılınca Sivas-Madımak katliam/yangınında kendilerini 30-35 kişiyle beraber yan taraftaki BBP teşkilatının kurtardığını itiraf etmiştir. Ben diyorum ki Sivas/ Madımak olayı da Ergenekon soruşturmasına dahil edilmelidir! Tarihteki Yavuz Sultan Selim-Şah İsmail arasındaki olaylar ve Çaldıran savaşı, sonraki Osmanlı-İran mücadeleleri çoğunlukla siyasi hâkimiyet mücadelesidir. Alevi-Sünniler arasında geçmişteki gerginliği tamamen siyasiler ve sistem/derin güçler çıkarmıştır. Bugün Alevilerin HAKLI OLAN-MAKUL TALEPLERİNİN çözülmesini en az Alevi insanlarımız kadar ben de istiyorum, hatta milyonlarca Sünni insan da istiyor. Boşuna Demokrasi istemiyoruz.
 
 Ancak Tunceli’ye Dersim adını iade ederek işe başlanmasına ilk anda ben de olumlu bakıyordum, ancak bu bana çok zor geliyor; zira o zaman bütün illere eski isimlerini alma hakkı doğar ki; bunu bitiremeyiz. Mesela Yozgat’da birleri çıkıp halkın çoğu tekrar Bozok olsun der, diğer kısmı istemez. Sonra Hakkari, Çölemerik ismini ister. Fakat bir de plakaların da yeni harf sıralamasına göre değişmesi icap eder ki çık işin işinden çıkabilirsen! Ama Demokrasi, formülünü bulursan-ciddi talep varsa olur mu olur!
        
 İşte Türkiye’de tabu olmuş-konuşulamayan nice mesele artık konuşulmaya başlanmıştır. Artık geriye dönüş yoktur, geçmişte olmuş-faili meçhul bütün cinayetler-katliamlar-üstü kapatılmış olaylar günü geldikçe tek tek meydana çıkacak ve konuşulacaktır. Takke düşmüş, kel görünmüştür. Surda gedik açılmıştır, kendini arslan zanneden hiçbir fanide bu gediği kapatamayacaktır. Bundan dolayı ülke bölünüyor diye yıllardır halkı korkutanlar bu masala ancak kendilerini inandırmışlardır. Kendi öz halkını kıran-birbirine vurduran-süren-eza cefa veren-düşman gören-faili meçhul cinayetler işleyip sonra bunu diğer bir kesimin üzerine yıkan-birşeylere zemin hazırlayan devlet anlayışı bitmiştir. Cunta-darbe işleri tarihe karışmak üzeredir. Bunlara heveslenenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır. Bütün meselelerimizi Demokrasi ile çözmeyi eninde-sonunda öğreneceğiz. Daha 12 Eylül–12 Mart–27 Mayıs gerçekleriyle yüzleşilememiştir. Ülkenin daha katedeceği yol vardır; Bu vatanın evladının eline el bombası verip-çekip giden-vicdansız insan kılıklı bir erat’ın, sebep olduğu 4 canın cezasını veren askeri mahkemenin kararlarının itiraz durumunda sivil ve yüksek mahkemeye açıldığı gün belki hedefe yaklaşılmış sayılabilir, zira bu ceza 9 yıl olmamalıdır. Bu arada hiç ama hiçbir kurum suç işleyen çalışanını savunmamalı, savunuyor-koruyor-hatta üst göreve getiriyorsa, getirende suçlu olmalıdır. Kim ne derse desin, ülke çoğulcu demokrasiye doğru yürümekte, sesi duyulmayan hak ve özgürlük talepleri yüksek sesle dile getirilmektedir.
 
 Cumhurbaşkanımız Devletin hakiki bir Reis’i olduğunu geldiği günden beri ortaya koyuyor, sivil toplum temsilcilerini, bu ülkenin vicdanı olan yazarları-sanatçıları görüşüne bakmadan ağırlıyor, şehit ailelerine iftar veriyor, her kesime kulak veriyor. Sadece bugün artık zor yürüyen 84 yaşındaki Necmettin Erbakan’ın cezasını affetmekle kalmıyor, tedavisi alınan raporla imkânsız gibi olduğu belirlenmiş sol mahkûm Güler Zere’nin de evinde tedavisini kabul ediyor. İlk ziyaretini de Güneydoğuya yaparak, tıpkı Alevi kesim gibi Kürt kökenli insanlarımızın da gönlünü alıyor, yurtdışında eksik olan yerlere gidiyor, arabululuculuklar yapıyor, anlaşmalar imzalıyor, değerli eşleri Mardin Bilge köyündeki mağdur çocuklardan, Vanlı kadınlara ve diğer bölgelere kadar bir yığın sosyal faaliyetlere imza atıyorlar. Her mektup yazan ciddi muhtaçın yardımına koşuyor, daha aklımıza gelmeyen birçok faaliyetleri var. Samsun ziyaretlerinde kendilerini karşılayan halk içinde bulunan eniştemin ellerini sıkarken göz göze geliyorlar, eniştem duygulanarak ağlıyor. Sonra neden diye sorunca şundan demişti:’’ Biz böyle bir Cumhurbaşkanını yıllarca görmedik, bu insanın nice sıkıntıdan sonra oraya çıkması beni ağlattı’’
 
 Kısacası Sevgili/Gül Cumhurbaşkanımız Çankaya’nın Millete uzak olmadığını hatırlatmışlardır, Milletle buluşturmuşlardır, zat-ı âlilerine ve muhterem eşlerine içten teşekkür, tebrik ve tahsinlerimizi iletiyoruz.
 
                 *         *       *                     *          *        *                 *       *        *
 
 
 O GECE..
 Biz orada değildik, lakin gönlümüz oradaydı..Akkuş’umuz ilk defa böyle bir iş başardı, emeği geçen ve katılan herkese teşekkürlerimizi-tebriklerimizi iletiyorum. Akkuş artık kabuğunu kırmıştır, kozasını yırtmıştır. Akkuş’a bundan gayli köy gözüyle bakanlar, Dağın başı diyenler, küçük görenler-hor bakanlar cevaplarını çoktan almışlardı tam almışlardır. Zaten hayli zamandır bu çaba vardı, fakat nokta konmuştur: Akkuş bundan sonra siyasi-ekonomik-sosyal bütün mücadele ve atılımların-taleplerin içindedir. Bundan sonra Akkuş’un sivil-siyasi bütün önderleri daha büyük düşünmek zorundadır. Çünkü beklenti artmış, çıta yükselmiştir. Ve bu beklentileri de karşılamak biraz zor olacaktır, daha fazla çalışmak gerekecektir.Talip olanlar, ona göre..
 
                 *         *       *                     *          *        *                 *       *        *
 
 
   AHMET HOCA’MIZ..
  Bilmiyorum Ahmet Hocamız orada mıydı, çağrılmış mıydı? Hâlbuki Kemal Küçük Bey bunu o geceden önce dile getirmişti! Bu bir vefa çağrısıydı..
 
  Ahmet Hocamız aslında Antalyalı birisi..Fakat Akkuş’tan evli, 20 küsur senesini Akkuş’a hizmetle geçirmiş, ömrünün en değerli yıllarında Akkuşta görev yapmış bir eğitimci, artık bizden birisi..Bugün bilmiyorum nerede yaşıyor, belki Antalya da, fakat biliyorum ki gönlü her daim Akkuşla..Akkuş için yapılan her güzel işte oda seviniyor, üzücü olana oda üzülüyor! Beni şahsen tanımaz fakat en son 5 sene önce gördüm onu Akkuş’ta..Eski bir Doğan’ım vardı o zaman, Halk Eğitimin önüne bir bayram günü gelişigüzel park etmiştim, ‘’Şu insanlar da ehliyet alıyor ama park etmek hak getire’’ demişti, saygımdan bir şey diyemedim!
                                                                                                                   
  Ahmet Hocamız, Akkuşta birçok hizmet yapmıştır, özellikle Halk Eğitim Müdürü olarak ilçe merkezi ve köylerde sayısız kurs açarak-verdirerek yüzlerce kişinin iş sahibi olmasına vesile olmuştur. Mesela Daktilo kurslarıyla bugün onlarca belki yüzlerce kişi kâtip-memur-müdür olmuş, kalorifer ateşçiliği kurslarıyla yine onlarca kişi kamu daireleri ve özel mülklerde iş sahibi olmuş, halıcılık-arıcılık-oya/dişki-nakış kursları binlerce kişiye geçim-ek iş imkânı sağlamış, okuma-yazma kurslarıyla binlerce kişi okuma-yazma öğrenmiştir. Dahası da vardır, ancak esas hizmeti bugüne kadar kimsenin yapmadığı-yapamadığı bir hizmettir, Akkuş’un kitabını yazmıştır. Yirmi sene köyleri gezmiş-dolaşmış-fotoğraflamış ve bunları yorucu ve dile kolay yirmi yıllık bir çalışmayla orası da sıkıntıyla-emekle kitaplaştırmıştır. Burada kitabı bastıran, dizimini/mizanpajını ayarlayan Kemal Küçük Abi’yi unutmayalım, Hoca’nın esas sıkıntılarını o biliyor, o paylaştı, aslında o’da bu çalışmaya sahip çıkarak-kitaplaştırıp, bastırarak bu çabada-başarıda pay sahibi olmuştur. Bugün Akkuş’u her yönüyle tanıtan tam teşekküllü bir kitap vardır. Ona da teşekkür ediyoruz.
                                                                                                                                            
  Hocam, kitabınız bugün Türkiyenin tabii Akkuş başta olmak üzere onlarca şehrinde binlerce Akkuşlunun kitaplığını süslemekle kalmıyor, ara-sıra bakıp hasret gideriyor, bazen yazılar da, çalışmalar da faydalanıyor, kaynak olarak kullanıyor insanlar. Şahsım adına teşekkür ediyor, tebriklerimi geçte olsa (Kemal Abi’nin hatırlatmasıyla) iletiyorum.
 
  Ahmet Hoca’ya Akkuş’un vefa borcu vardır, bundan gayli en kısa zamanda yapılacak böyle bir sosyal organizasyonda, bir Akkuş gecesinde ama bence ilk Festival’de Ahmet Hoca’ya ‘’Akkuş’a ömür boyu hizmet ve Onur ödülü’’ verilmelidir. Duyurulur.

Bahadır KAYIM

 

Related Articles

2 YORUMLAR

  1. Sayın KAYIM,
    CHP Genel Başkan yardımcısı Onur ÖYMEN’ in 10 Kasım mecliste konuşması terör ile müzakere edilmez. Mücadele edilir derken tarihden de örnekler verirken Şeyh Sait ve Dersim isyanlarının bastırılmasın da analar ağlamadı mı dedi. Yazınızda Onur ÖYMEN’ in açıklamasına talihsiz kafaya bak zihniyete bak gibi cümleler kurmuşsunuz. Milli şef İSMET PAŞA yı dersim olaylarının baş rolüne yerleştirmişsiniz. İSMET PAŞA ATATÜRK’ ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşın da düşmanla cephede aslanlar gibi çarpışmış devletin ve cumhuriyetin sınırlarını Lozan da çizmiş, Cumhurbaşkanlığı Başbakanlık yapmış tek kişilik yönetim anlayışına son verilmesine, parlamenter sistemin getirilmesine sizin de sık sık bahsettiniz demokrasi dediğiniz demokrasi hukukun üstünlügüne geçişine, egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir olmasına büyük emeği gecen milli şef İSMET PAŞAYA dil uzatana, asıl ben derim ki kusura bakmayın ama kafaya bak zihniyete bak!!
    Dersim isyanında binlerce kişinin ayaklanması askeri birliklere saldırıp tüm askerlerin öldürüldüğünü devlete ait binaların, köprülerin ve okulların yakılıp yıkıldığını, isyancıların devlete karşı resmen savaş açtıklarını, bu ayaklanmanın bastırılmasının askeri güç kullanmadan olamayacağını bilmeyenlere bu kışkırtmalar gayet inandırıcı gelebilir.
    Mutlaka masum olaylarla ilgisi olmayan insanların kadınların bu kargaşa içerisinde ölmelerine üzülmemek elde değil. Ancak, bu demek değildir ki devlete isyan eden, devlete baş kaldırana, devlete silah çekene, devlet afferim çok iyi yapıyorsunuz ve onları gül çiçek verecek değildir. Gereğini her zaman devlet yapar.
    İster köşe yazarı olalım ister magazin yazarı, özellikle tarihten yazarken siyası düşüncemize hizmet değil, doğruları yazmak sanırım daha faydalı olur.
    saygılarımla

    Salih KAYNAK

  2. değerli hocam bu yazınız cumhurbaşkanlığı basın bürosunun açıklamasındanda siyasi olmuş hiçbir vahşeti hiçbir katliamı onaylamıyorum.cumhur başkanı sosyal devlette yapılması gerekenleri yaptı, yapılmalıda ama o kadar büyütmüşsünüz ki erbakan affetmesini bile yazmışsınız fakat kendide aynı davadan yargılanmıyormuydu. kurumlar içlerinde suçlu barındırmamalı demişsiniz doğru bende istiyorum temiz bir toplum temiz bir ülke, bu kurumların içinde siyaset kurumuda olmalı, cumhurun başının kaç dosyası va başbakanın kaç dosyası var belediye başkanlığında kendini koruyan avukatlardan biri olan sayın nimet çubukcu bügün bakan. bunların hepsi siyasettir paradır halkın emeğidir suçlu bir üst makama geçmeyecekse sayın gül dosyalardan temizlendikden sonra cumhurun başına geçmeliydi. sayın zahit akman fener davasından kendini kurtarmadan rtük başkanı olmamalıydı yada hemen alınmalıydı.nakliyesini yapan kamyonda uyuşturucu bulunan adam siyasetten men edilmeliydi. neyse dersim olaylarıyla ilgili evet bir vahşet yaşanmış olmamalıymış savunulamaz öymen hata yaptı ama bir hususta dersimliler öymene teşekkür etmeliler ki bu olayı gündeme getirdi tartışılır yaptı bazı olayları gün yüzüne çıkardı dersimliler cumhur başkanını tanıdılar bu yüzdende öymene teşekkür etmeliler diye düşünüyorum. kusuruma bakmayın biraz uzunca bir yorum oldu burada keserken herkese saygılar. altun BAYRAM

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar