21 Kasım 2024 Per

ÇALDERE CAMİİSİ

Camiinin bahçesinden mabedin içine doğru atılan her adım uhrevi âleme uzanan bir manevi yürüyüş gibidir.

     

ÇALDERE CAMİİSİ     

  Yazın günlerimin nerdeyse yarısını geçirdiğim ilçemdeki tatilimin uğramadan edemediğim yerlerden birisidir Çaldere Camisi..

 Karadeniz bölgesi denen aslında batıdan doğuya üç dört ayrı esaslı bölgeye ayrılan bu koca coğrafyada ortak üç-dört nokta varsa bunlardan birisi de ahşap camilerdir. Bir zamanlar, Batı Karadeniz Bölgesinden Doğu Karadeniz Bölgesine kadar uzanan bu yüzlerce kilometre uzunluğundaki sahanın sahillerinde ve iç kesiminde, dağlarında ve yaylalarında yüzlerce belki binlerce ahşap camii vardı. Tabiatın ormanlaştığı bu ağaç denizinde Camiilerin, tahtadan-ahşaptan yapılması kadar doğal bir şey yoktu..

Evet, mazimizin  Camileri ahşaptandı..Tıpkı evlerimiz gibi,tıpkı eski hanlarımız,konaklarımız gibi..Ormanda başlayan tabilik, şehir köy fark etmiyor, evlere-kasırlara-değirmenlere kısaca insan yaşayan her ikamete uzanıyordu. Bu bölgelerin zirve ve kuzeye bakan kesimlerinde tuğladan ev,ahır,Camii bulmak imkansız gibiydi..Sade Medrese,Kale,Bedestan ve ya  eski büyük yada son yüzelli yılda yapılan Camiiler taştandı.. Birde doğuştan Taş ustası bir millet olan Rumların binaları ve kiliseleri hariç.. Hem taş da olsa ne olurdu ki? Taş da tıpkı ağaç gibi tabiatın içinden doğal bir madde değil miydi?

 Öyle uzakta olmayan, Akkuşun dibindeki bu köye doğru uzanırken zihnim bu düşünceler içindeydi..Bir defa bizim buralarda köyler sahil kesimi kadar dağınık olmasa da öyle toplu olmadığı gibi, köy denilen yerleşim, birkaç hatta yedi-sekiz mahalleden mürekkep, 10-15 hanelik mesken birikintilerinden oluştuğu herkesin malumudur.Eski zamanlarda Camiler ya merkezdeki mahalleye yada, merkez bir mahal tespit edilemezse ortada-merkez bir mevkiye inşa edilirdi.Bu nokta bir orman içi bir açıklık olabildiği gibi bir dere-ırmak kenarı da olabilirdi..Bu tür camiiler ekseriyetle ^Cuma Mescidi^ denilen, insanların daha çok Cuma ve Bayram namazlarında ibadet edip-toplaştıkları dini aynı zamanda sosyal mahaldi..

  Çaldere köyü aynı isimdeki dereye bakan cephede ilçeden Çukurköy istikametinde aşağıya doğru uzanan yamaç bir yekûnun üzerindedir. Camii de bu yama uzantının merkez-aşağı noktasında Çal-derenin kenarında, uygun küçük bir düzde inşa olunmuştur.

 Nihayet Camii’nin karşısındayım.10 senedir öğrendiğim bu Camii benim her yaz Akkuş günlerimde görmeden yapamadığım mekânlardan biridir. Merhaba, ey münzevi fakat asude mabet! Merhaba..

 Camiimizin sağında az ileride, Köyün belki de en büyük kabristanı vardır, yenice sayılır ancak Camiinin hemen sağ dibinde ise Camiinin banisi ve eski devrin medfun ehl-imanının daha küçük Kabristan-ı Şerifi bulunur. Camiinin bahçesinden mabedin içine doğru atılan her adım uhrevi âleme uzanan bir manevi yürüyüş gibidir.

 Camii’nin içindesiniz: İçerde ilk cemaat mahalli ve soldan yukarıya çıkan merdivenler, ancak daha da önemlisi kafanızı kaldırdığınızda Mimarının belki de bizzat yazdığı yine ahşaptan yazım Osmanlıca kitabe bakar yüzünüze: Önce Ayet,Hadis ve Camiyi inşa eden muhterem iki zevatın adları,yapılış tarihleri vs. :Miladi zannederim 1903’e tekabül eden Rumi tarih, Çaldere’den Molla Mehmet (Efil) ve Kemah köyünden hatırladığım kadarıyla Abdullah Usta (mıydı?) ve yapışı hakkında kısa bilgiler..

  Camii’nin yapımı, köyden olanlara göre 1880’lere kadar uzanıyor..Bu arada Kudret EMİROĞLU’nun Trabzon Vilayeti Salnamesinden yeni bir bilgi öğreniyorum:Trabzon Vilayeti’nden Mabeyn-i Hümayuna (Saray Yazı işleri Müdürlüğüne) 12 Rebiülevvel 1308 Hicri =Miladi 26 Ekim 1890 tarihli gönderilen yazıda Canik Sancağı-Ünye Kazası’na bağlı Karakuş Nahiyesi-Çaldere köyüne bir Camii ve bir Medrese inşa olunduğu bildirilmektedir. Ne harika bir eskimiş haber bu!..Dayımın bir sözü vardı,okunmamış gazete yenidir diye, ben de diyeyim duyulmamış haber yenidir!..Acep o Camii bu mu? Şöyle kısa bir zihin jimnastiği ve yoklaması: Köyde yakın tarihte yarım kalmış, yakılmış ve yıkılmış eski bir Camii duyulmadığına ve daha eski-başka mahalde tarihi bir Camii olmadığına göre bahsi mevzu olan Camii bu olsa gerek! Peki, neden uzadı acaba bu inşa? Galiba akla yatkın olan, köyün yörenin fukara devrinde maddi eksiklikler, belki usta –amele ihmali falan..

 O halde: Birincisi; bu camii 1903’de tamamlanmış,köylü ise 1880’lere uzandığını söylüyor,demek ki yapımına 1891’de başlandı,ancak 1905’de tamamlandı..Rivayet realiteyi doğruluyor..Başlayan Mimarımız kim bilinmez fakat bitiren belli, camiinin hemen girişinde sağda medfun Molla Mehmet (Efil) muhterem ve Kemahlı yardımcısı..İkincisi; Camii ortada peki ya Medrese nerede? Vay,Akkuş yada 1954 öncesi ismiyle Karakuş’ta Medrese olduğuna dair bir bilgim yok,ancak Çaldere Köyünde medrese yapımına başlanmış,fevkalade ehemmiyetli ve hoş bir bilgi,fakat Medrese nerede?..İhtimal; ya yapımından vazgeçildi ya başka bir mevkiye yapıldı da sonra yıkıldı falan..Bana vazgeçilmiş olduğu mantıklı geliyor,zira  Camiinin yapımı bu kadar uzadıysa..

 Her neyse..Camiinin içindeyim..Baştanbaşa ahşap duvar,çatı,zemin…kimbilir hangi ağaçlardan yapıldı bu şirin Camiimiz..Tastamam eski Türk ahşap mimari tekniği ÇANTI usulü ile birbirine eklemlenmiş tahtalar..(Yani çivi kullanılmadan tahtaların uygun şekilde uçtan v..s mihenk noktalarından birleştirilmesi) Sapasağlam,adeta dün yapılmış gibi..Tahtaların kahverengileşmesi var,olsun o kadar kolay değil tam 109 sene!.Hem Camiye ayrı bir hava ayrı bir güzellik veriyor..Son cemaat mahalli küçükçe ancak sade fakat ferah bir alan..Kenarlarda ağaç revaklardan kat üstüne, üstteki kattan aşağıya doğru uzanan harika işlemeler ve süslemeler..acaba bu süslemeleri de iki fani ustamız mı yapmıştı? Ve önde mihrabın üstünde Allah (cc.) ve Hz. Muhammed (SAV.) lafızları,sonra yukarıda İslam’ın dört halifesinin güzel isimlerinin sade fakat oldukça latif levhaları..Yoksa mahir başka eller de bu işin bir tarafını tutmuş olabilir mi?

 Ve ortada koca heyula gibi madeni odun sobası.. Bu tarihe bu da olur mu demeyin, o günlerin sobası da zannederim bugünden pek farklı değildi, hem burası soğuk bir memleket, insanların her daim sobayı eksik etmediği yerde sabah-akşam ve yatsı vakitlerinde sobasız olur muydu? Yakışmıyor da değil kereta..

  Eday-ı vakitten sonra oturduğum yerde kaldım..Kimbilir buradan ne insanlar ne cemaatler  gelip geçti,Camii sürekli devir etti cemaatini..Bunun en büyük şahidi yandaki mezaristanlardı.. Evler genelde karşı yamaçlarda olan bu mabedin yanında ev yok, insanlar ise yaz demedi kış demedi yukarı mahallelerden buraya geldiler gittiler,uzun kışlarda gece gündüz karı kışı yarıp geldiler,namazlarını eda ettiler..Kimbilir kaç kış gecelerinde gündüzlerinde vakit sonrası bu soba etrafında ısınarak koyu sohbetlere daldılar..

 Ancak bütün bunlardan ziyade ben bu camiinin  küçük fakat şirin ve hoş olan atmosferinde kaldım..Uhrevi havası ve  bu latiflik ruha hoş terennümler aksettiriyordu..Kısa anda olsa bunları kaçırmamaya ha bir gayret!

  Camiden çıktım, bahçedeyim; bir de dışarıdan manzara-i umumiyeye bir göz atış!..Evet, sanki Camii değil de eski bir köy evi gibi de duruyor, ancak ne değişir ki? Neticede bir Camii..Hem İslam’ın ilk mübarek Mescidi bugün olsa gariban bir mescid sayılırdı,madden zayıf fakat manen oldukça güçlü bir Ulu Mescid-kutlu bir Camii değil miydi? Bizzat Resul-u Ekremin mübarek elleriyle inşasında amele olduğu, yaslandığı o hurma kütüğünün ayrılma anında inim inim inlediği Ulu Mescid yada ilk kutlu Camii!..ya şimdiki yeni camiiler? Süslemeye kurban gitmiş, bir santimetresi bile boş olmayan yazı-süsleme-hat ve avizelerle kaplı yalnız ruhu eksik camiiler!..Aklıma ne geldi,nerden geldi, işte o hadis! ‘’Ümmetim ahir zamanda Mescidleri (camileri) süsler’’ Sahih mi acaba?

 Fakat demeden edemiyeceğim, Camiimizin dıştan bazı kuşeleri-köşeleri artık klasik Akkuş çatı malzemesi olan sac’la kapatılmış!.Köşelerde bozulma, dezenformasyon mu var? Demek ki camiimizin aslında ufak bir tadilata ihtiyacı var,fakat bu baştanbaşa değil tabi..Bu sene güzel bir albüm kitap gördüm; Samsun’un Ahşap Camileri diye..Muhteşem resimler..Kavak’ta, Çarşamba da, Bafra da Ahşap camiiler,,Bu 8 Camii ki başında belki de tüm Anadolu’nun en eski ahşap Camisi olan Doğu Yaka Çarşamba’da şehir merkezinin hemen kenarında aynı isimde mezarlığın içinde GÖĞCELİ CAMİİ..Muhteşem bir ahşap mabed! Yapım tarihi,sıkı durun 1206 Miladi yılıdır,1335’de özelliği bozulmadan onarım geçirmiştir.Bu Camii mimari olarak tektir,benzeri bildiğim sadece Adapazarı’nda bir köyde ki çok daha sonra yapılmıştır.800 yıllık ulu mabet asırlara direnmiş,dimdik ayakta kalmıştır,üstelik Çarşamba gibi oldukça nemli bir arazide,ovada ayakta kalmak..demek ki ağaç mimari neme dayanıklı..Banisi bilinmeyen bu camiyi de anmış olalım ki her faninin ülke topraklarında hayatta iken görmem gerekli 100 yer listesinde yerini almış olsa gerektir.Zira içindeki o sade fakat manalı süslemeler,o uygun mevsimde kesilmiş 8 metrelik devasa tahtaların ÇANTI tekniğiyle çivisiz birleşimi tek kelimeyle enfestir..Fakat göz lazım,zevk lazım,tarih ve medeniyet hassasiyeti olmayana bir tahta yığıntısı,orası da Çaldere Camiide..Diğer taraftan Kavak ilçesinin bir köyünde yapılan yine ahşap bir Camide dikkatimi çekti,baktım ki aynı teknik,aynı mimari..Yapılış tarihi 1550’ler,Kanuni dönemi,inanılmaz..Bakıyorsun ki 350 sene sonra Akkuşun bir köyünde Çaldere Camisi denilen Mabede aynı teknik-aynı mimari ahşap üslubuyla yapılmış,bu bir tesadüf mü? Hayır,sevgili okur,bu kadim bir geleneğin asırlar geçse de başka bir yörede devamıdır..Aklıma geliyor Yahya Kemalin o harika nitelemesi: Rumeli’mizdeki o ‘’ Üsküp şehri-miz,Bursa’nın adeta Şar Dağlarındaki devamıdır’’..Aynen öyle Üstad, Çaldere Camide Kavaktaki Camiinin kadim mimaride devamıdır..

 Çaldere Camisini sanmayınız ki mahzun ve gariban durmaktadır..hayır,şükürler olsun ki sair vakitlerde az da olsa devam eden elbette müdavimi yaşça ileri müminler, fakat bayramlarda önemli vakitlerde artan kalabalık cemaatler mabedi şenlendiriyorlar..Buda bizleri mesrur ediyor, az da olsa bahtiyarız..

 İnsanlarımız modernizmin hem şekli hem felsefesinin derin etkisindeler.. Bütün bölgede olduğu gibi ilimizde de ahşap camiiler azalmış..İnsanlarda bir beton hastalığı almış başını gidiyor,şehirde beton apartman,beton site,beton yazlık istiyor,köyünde eski güzelim ahşap evlerini yıkıyorlar,beton ve şekilsiz-ruhsuz evler bina ediyorlar,sonra sıra geliyor Camiye,,Onu da bir işbitirici fakat tarih bilinci yoksun imam bulup-önderlik edip parayı da denk edince hemen alaşağı ediyorlar!..Yapmayın emmilerim,ağabeylerim,dayılarım yazıktır varsa kalan ahşap camilerinizi de eğer halen sağlamsa az bir masrafla içinde oturulmaya devam edilecekse eski ahşap evlerinizi de yıkmayın! Ahşap yaşayan-canlı bir organizma!..yahu hiç beton evle ahşap evde uyumanın bile farkını anlamıyor muyuz? Hem atalarımız buralara boşuna ahşap Camii ve evler yapmamışlar,bu bölgenin doğal yapısına en uygun mimari ahşap camiiler..Hem yağışa hem de neme dayanıklı bir madde ahşap!..

 Eğer bazı bilgiler doğruysa bütün bunlara rağmen Ordu ilinde Samsundan çok daha fazla ahşap camii var! Ordu Olay Gazetesinden Muzaffer Günay’a göre ahşap 34 tarihi Camiimiz var..

 Buna göre ilçemizde Çaldere camiinden başka Kurtboğaz (Akkuş halkının ağzıyla Kertboğaz)  Camii, Akpınar Camii, Ali İmamlar Camii (Salman) ,Çökek Camii, Ormancık-Erikbelen Camii var..Birde benim bildiğim Ambargürgen camii ile Karaçal Hacılı Camii var,fakat 1950 yılında yapılmış oldukları yazılı,ancak Karaçal Camiinin muhtemelen aynı mevkide daha önce tarihi başka bir Camii burada mevcut iken, bir sebeple yerine yenisi yapıldı..Tabii 1950 yapımı Camii tarihi sınıfa girmez..Fakat bir yazar Akpınar Camiininde 1938 yapımı olduğunu belirtiyor ki buda onun tarihi vasfını siliyor,ancak bu üç  Camiinin yapımında ahşap-çantı tekniğinin de kullanılması onların değerini düşürmüyor.. Bütün bu Camiiler içinde en yaşlısı Çaldere ile Ormancık-Erikbelen Camisidir..İlki 1891-1903, ikincisi ise 1900 tarihli..Osmanlının son esas padişahı Sultan II.Abdülhamid dönemini ifade eder..Ne bereketli bir çağmış..Ülkenin altı oyulurken üstten ne bayındır imar yapılmış..

 Fakat ilçe merkezindeki taştan yapım Abdülhamid Camii 15-20 senelik olup,onunda öncesinde orada ESKİ CAMİİ dediğimiz ahşap bir Camiimiz vardı,Sultan II.Abdülhamit ile ilgisi yoktur..Galiba yanınca yerine şimdiki yapıldı..Çocukluğumuzun geçtiği ve ilk Dini tedrisatımızı aldığımız mabed!..Fakat şimdiki de gayet güzel oldu,dışarıdan bakınca sanki tarihi bir Camii silüeti var..Hoş,hem de taş fakat keşke ilk Cemaat mahallinde Osmanlı klasik dönem Camilerinde olduğu gibi üç-dört mermer dış sütün koyabilseydik ve yukarıdan revakla bağlayabilseydik..Keşke ancak yine de geç değil,mümkün..

 Ve Camiimizden ayrılık vakti..Elbette bu ayrılık bir Sultanahmet,Süleymaniye ayrılığı değil!..Hüzünlenmiyorum, zira ömrümüz oldukça Akkuşa geldikçe elimizin altında sayılır..Fakat, Ordu ili ne duruyor? Bürokrasi, Valilikten başlayarak Akkuş kaymakamlarına kadar uzanan halka acep buradan ve dahi böyle güzide son kalmış Camilerimizden, diğer asar-ı atikadan (eski eserlerden) haberli midir? Çaldere camii ile birlikte Ordu ilinde mevcut 34 tarihi camii, han, hamam, çeşme, bina ve dahi diğerleri kayıt altında mıdır? Zaman zaman kontrolü yapılır mı? Bu eserler bizim bu Anadolu topraklarında Manevi ve Milli tapu senetlerimiz hükmünde değil midir?

 Hem tarih ve kültür turizminden bahsediyoruz, hem de eserlerimize sahip çıkmıyoruz..Elbette burası 500 yıllık tarihi Camii değil fakat 500 yıl önceki ahşap mimari üslupta yapılan bugün unutulmuş ÇANTI tekniğinin son sembolleri,,İleride turizme entegre etmeyi düşündüğümüz Akkuş’a eğere gelecekse insanların gezeceği birkaç mühim yerden biri..Mesela Akkuş Kaymakamı ve sair mülki-yerel görevliler buraya bazen gelip,basını da davet edip-halkla birlikte Cuma kılıp, sonra basına dolayısıyla kamuoyuna burayı tanıtsalar iyi olmaz mı? Bahçesi daha iyi düzenlense güzel olmaz mı? Hem burayı kaç Akkuşlu biliyor? Sonra Çaldere’den geçen Akkuş-Yeni Salman yolu-devamında  yapımı süren Salıpazarı bağlantısı-Çarşamba-Samsun yada Ceyhanlı-Erbaa alternatif güzergahında işte ilgi çekecek bir uğrak yeri..

 Her neyse..Siyaset-Bürokrasi ile fazla işim yok..Benim derdim buralara bugün sahip çıkılması yarın yeni nesillere sağlam bırakılması ve manevi havasının bozulmaması…Allahım,Çaldere Camisi gibi yekün Camii zümresi kıyamete kadar baki kala..Ve dahi içlerinde kadir kıymet bilen müminlerin ola!

Bahadır KAYIM

 

Okuma: 942

Yorumlar (5)

 

O KÖY BENİM KÖYÜM
yazar YILMAZ GÜL , 06 Ekim, 2012

SAYGI DEĞER BÜYÜKLERİM RABBİME ŞÜKÜRLER OLSUN İMAM HATİPTE OKURKEN ORADA CUMA NAMAZI KILDIRMAK BANA DA NASİP OLDU.BEN O CAMİDE 52 YIL İMAMLIK YAPAN RAHMETLİ HATİP SALİM HAMARATIN TORUNUYUM ÇALDERE ÇAMALANDANIM.GEÇEN YIL YİNE NASİP OLDUM.CAMİNİN İÇİNDEKİ HAVAYI UNUTMAK GEÇMİŞİN ALNINI KOYDUĞU SECDEYE AYNI YERDE BAŞ KOYMAK NE KADAR MÜKEMMEL BİRŞEY TARİFİ BİLE MÜMKÜN OLAMAZ.ORADA BULUNAN İMAM KARDEŞİME ORADA BULUNAN CEMAAT BÜYÜKLERİME VE BU YAZIYI YAZARAK UNUTMAYAN VE BİZLEREDE HATIRLATAN DEĞERLİ ABİMİZE SAYGILAR SUNAR RABBİM HAKKIMIZDA HAYIRLISINI NASİP EYLESİN.
İSTANBULDA MECBURİ SEBEPTEN DOLAYI KALIYORUZ.FAKAT GÖNÜLLERİMİZ HEP ORALARDADIR.

 
Helal Olsun
yazar efil efil , 01 Ekim, 2012
sitenize çalışmalarında başarılar dilerim şiir yazarına da teşekkür ederiz bilmiyordum ögredim resul efili

yazar mehmet beşir efil , 01 Ekim, 2012
 
AKKUŞ’LU BİR GAZİ RESUL ÇAVUŞ

Binsekizyüzseksenbeş yılında doğar

‘’Resul Efil’’ Karakuş’ta çelik oynar

‘’Resul Hoca’’ medresede namaz kılar

‘’Resul Usta’’ ahşabı işler ev yapar

Hünerli Resul çavuş

O, müşfik Mesude hanımla evlenir

Resul donanmada deniz askeridir

Sıra başçavuşluğu ona verilir

Pire limanında Avarof devrilir

Leventi Resul çavuş

Ermeni, Rum Türk’e diş bilemektedir

Kara askeriyken, düşmanlar çetedir

İşkenceci papazlar, tam bir vahşidir

Anlatırken yaşlarını silmektedir

Cesurdu Resul çavuş

‘’Türkleri toplu, toplu öldürmüşlerdi’’

‘’Samanlıkta diri, diri yüzmüşlerdi’’

‘’Hedef, Şebinkarahisar kalesiydi’’

‘’Türk askerleri, yamyamı temizledi’’

Şahitti Resul çavuş

Kafkas cephesinde Rus’larla savaşır

Dördü başından, altı kurşunu alır

Kumandanı bir, değirmende kurtarır

Soğuktan donan, bacağı sancılanır

Gaziydi Resul çavuş

Terhis olunca, gelir Karakuş’una

Ağabeyi Kamil Hoca’nın taşına

Ermeniler dizmişti, onu kurşuna

Tekrar başlar, Ermeni’yle savaşına

Azimli Resul çavuş

Karakuş’tan Rum’u Ermeni’yi kovdu

Atatürk’e, İnönü’ye selam durdu

Fahri Hoca ile fahri Usta oldu

İmamlık maaşını, gereksiz buldu

İnançlı Resul çavuş

Bolaman köprüsü onun eseridir

Karakuş ilkokuluna ilk çividir

Kırkbeş yıl sonra, bacağı kesilmiştir

Zenginliği teri, yaşamı tarihtir

Onurlu Resul çavuş

Yıl bindokuzyüzaltmışbeş senesiydi

Cenazesi ulu bir, dost mahşeriydi

Fotoğrafında ak, sakallı dedeydi

YEŞİLTEPE’ de, onu dile getirdi

Akkuş’lu Resul çavuş

YAZAN:YEŞİLTEPE

teşekkürler
yazar mehmet beşir efil , 01 Ekim, 2012
Her bayram arefesin de gittiğim inşaasında 3 kuşak ötedeki büyük dedem molla mehmet efil dedemin olduğu bizim deyimimizle maha daki bu cami ile ilgili yazıyı yazdığınız ve beni duygulandırdığınız için teşekkür ederim. Yine bu caminin inşaasına daha sonradan emek sarfetmiş ve camide imamlık yapmış olan büyük dedemiz Çanakale ve Kafkas cephelerinde Gazi olarak çıkan Gazi Resul EFİL Hoca yı ve ermeniler tarafından 7 kurşunla şehit olmuş kardeşi şehit Kamil EFİL hocayı burada rahmetle anıyorum. Aynı caminin avlusunda medfun bulunan tüm ehl-i ahiret akraba ve büyüklerimin kabrini Rabbim cennet bahçesine çevirmesi dualarımla…..
 
Güzel duygular
yazar Bülent Efil , 01 Ekim, 2012

Köyümü çok seviyorum.İstanbulda yaşıyorum ve her sene tatil için Akkuşa geliyorum.Köyüme uğramak oranın havasını solumak bana ayrı bir zevk veriyor.Bu yoğun işi temposunda sitenizi ziyaret ettiğimde bana köyümü hatırlattınız.Sizlere teşekkür ederim.Selamlar.

 Bülent Efil 01-10-2012 15:44
Köyümü çok seviyorum.İstan bulda yaşıyorum ve her sene tatil için Akkuşa geliyorum.Köyüm e uğramak oranın havasını solumak bana ayrı bir zevk veriyor.Bu yoğun işi temposunda sitenizi ziyaret ettiğimde bana köyümü hatırlattınız.S izlere teşekkür ederim.Selamlar .

Alıntı

 

 

 

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar