BİR YANDA SEFA
BİR YANDA CEFA
“Terör” kelimesi dilimize Fransızcadan yerleşmiş bir sözcüktür. Sözlükte; “korku salma, yıldırma, toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylem” demektir. Baskı, zulüm ve sömürünün neticesidir terör. Faydalıya karşı zararlıyı savunmaktır. Oysa bizim ideolojimizde bırakın zarar vermeyi ve zarara zararla karşılık vermek bile yoktur. Bizim inanç sistemimizde zalimin de mazlumun da dini ve ırkı sorulmaz. Biz eğer inancımızın gereğini yapmak istiyorsak mazlumlardan yana tavır almalıyız. Terör neden mazlumları, garipleri, yoksulları hedef alır? Çünkü belirli bir stratejik gücü elinde bulunduranlar zayıfları, güçsüzleri ezdikçe eziyorlar. Nihayetinde sömürü çarkını yağlamaya devam ederek güçlerine güç katıyorlar.
Peki! yeryüzünde bu zulümler olurken geniş kitleler neden hiçbir şey olmamışçasına hareket ediyor? Zalim ve mazlumun dini sorulmadığı gibi yardım edenin de sorulmaz. Bu her şeyden önce bir insanlık vazifesidir çünkü. Yabancı bir haber spikeri, etrafında neler olduğunu anlamaya çalışırken bir yandan da eliyle yüzündeki kanları temizlemeye çalışan Suriyeli çocuğu görünce gözyaşlarını tutamıyor. Aynısı geçen sene sahile vuran çocuk bedenini görenlerde vuku bulmuştu. Bu ne demektir? Vicdanı olan insan kendini zulmün tarafında göremez. Vicdanı olan, zulmü bertaraf etmek için iyilerin safında yer alır. Dünyadaki teröre karşı cephe almak için iyinin, doğrunun, güzelin hanesinde mücadele eder. Mezhepçilik, meşrepçilik, particilik, Şu’culuk Bu’culuk yapmaz. Dünyaya adil bir düzenin hakim olması için çabalar. Gelin görün ki bu söylediklerim lafızlardan mürekkep şekilde olduğu yerde kalıyor. Dünya yeni bir düzen istemiyormuş gibi hareket ediyor.
Bugün Dünya’da 7 milyar 300 milyon insan bulunmaktadır. Bu 7 milyar 300 milyon insanın 1 milyonu her gece aç yatmaktadır. 1,5 milyar insan içme suyu bulmakta sıkıntı çekiyor. Evet, o hemen elimizin altındaki, çok basit bir ihtiyaç malzemesi olarak gördüğümüz suya muhtaç tam 1,5 milyar insan var. Su içerken bunları göz önünde bulundurun derim. 2 milyar 400 milyon insan hastane sıkıntısıyla boğuşuyor. Her 6 saniyede bir çocuk açlık nedeniyle ölüyor. Her 4 saniyede bir insan mülteci pozisyonuna düşüyor. Düşünün! Bu dünyada yalnız kendinizin olmadığını düşünün. Bu aleme yalnız kendiniz için gelmediğinizi düşünün. Başkalarının sizlere muhtaç olduğunu düşünün. Bakın dünyanın en zengin 100 kişisinin serveti en yoksul 3,5 milyar insanın toplam servetinden daha fazla. Yani 100 kişi dünyanın yarısından daha çok servete sahip. Bunun adı nedir? Sömürü düzeni. Bunun ideolojisi nedir? ‘İnsan insanın kurdudur’ diyen batı zihniyetidir. Yine bu anlayış ne diyor? “Yeryüzünde bir yaşam mücadelesi vardır. Bu mücadelede güçlüler ayakta kalır, zayıflar elenir.”… Buna mukabil bizim inancımız ne diyor? “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”, “ İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” diyor. Nimet ile külfet arasındaki bu dengesizliğin yol ayrımında bizim ideolojimiz, mutlak doğrunun ta kendisidir. Bu yol çıkar yoldur. Çünkü güçlülerin zayıfları ezmesi, sömürmesi terörün en büyüğüdür. Haksız gaspın bizde yeri yoktur. Faşist bir zihniyetin emperyalizmin enjekte ettiği zehrin yan etkisinde olduğu muhakkaktır. Fıtrat meselesi olduğu için din ve etnik köken ayrımı yapmadan dünyadaki tüm iyilerin tavrı esas duruştur. Ama önce İslam alemi birlik ve dirlik içinde olmalıdır. İşte o zaman yüzündeki kanları elleriyle silmeye çalışan çocuğun yüzü gülecektir.
Yaptığım bu analizleri bayramımızı yaparken bir yandan da aklımızda tutalım. Düşünelim ve uyanalım artık. Fikir, emek ve inanç üçlüsünü vazgeçilmezimiz kılalım. Sefa içinde cefa çekenleri unutmayalım. Şimdiden bayramınızı kutlar ve sevgi dolu muhabbetlerimi sunarım. Hayırlı bayramlar. Kurban Bayramınız ve bayramımız kutlu olsun vesselam…
Tarık GÜL
