22 Aralık 2024 Paz

Ben Bayramı Bekliyorum

Ya bayramlar?.. “Kimine göre mecburiyet, kimine göre sadakat, kimine göre dinlenme, kimine göre eğlence, kimine göre sosyal etkinlik, kimine göre yakınlarını görmek için tek, hatta son fırsat…

Sample Image

BEN BAYRAMI BEKLİYORUM

 
Bir yel esiyor, nefesinde kara kışların küflü kokusu, mezardan kaçmak isteyen günahların korkusu sinmiş. Yaz meltemlerinin şefkatli okşayışında bile hile vehmine kapılan zihnim, bahtsız düşüncelerin girdabında bi-çare… “Esme!” Desem dinler mi beni?  “Esme” diyorum gene de; benim beklediğim gelecek… Bayram gelecek… Bence gelecek…
 
“Bence” diye hep bencillik eden kalbimin sesinde bile bir yabancılaşma sezgisine yenik düşüyorum. Belki benim “bence”lerim yalan yanlıştı. Belki yalan ve yanlış diye bellediklerimiz, “doğrular” öğretilerinden daha baskın, daha kolaycı ve arzularımıza daha sempatik geliyor da olabilir.  Yanlışlar, yalanın koruyucu zırhından yüzsüzce tebessüm ederken, yanılgıları daha kolaylaştırmanın keyfini yaşıyor. ”Dünyaya geldiğimiz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarız” demiş Montaigne.  Oysa biz “ölmek” kelimesinin üstünü kara kalemle çizmişiz ve okunmaz etmişiz lügatımızda. Whoopi Goldberg der ki;” Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırı vardır, cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.” Biz, sınırsızlık döngüsü içerisine dönerken bir kırılım noktası ümidine tutunmak istiyorum oysa…
 
 Git deli rüzgar esme; serinlikler de getirsen… Ben bayramı bekliyorum.  Belki de küsecek bunca riya karşısında ve gelmeyecek ama  ben bekliyorum umutla. Naz etsem sana ve “Es” desem, yanmış yüreğimdeki soğumuş küllerden yeni bir alev coşturabilir misin?  Susuzluktan kavrulmuş ama susuzluğu unutmuş çatlak dudaklarımdan, yeni ve taze, yeşillenmiş, tomurcuklanmış, ümitleri gerçeğe dönüşmüş sözleri alıp müjdeler dağıtabilir misin?   Sen hürsün, bense hüsran dalgaları arasında yorgunum deli rüzgar, ister es, istersen esme!  Ben, bayramı bekliyorum. 
 
Sahurdan iftara kaç kilometre eder?  Nefsimize göre uzun yıllar süren yolculuklara benzeyen bir oruç günü iftarında, nice nefislerin yoksulluktan hep oruçluymuşçasına bu günlere benzer yaşamları olduğunu dostlarımıza anlatma kabiliyetin zinde mi? Uyarabilir misin aymazlıktan uyuşmuş yüreklerini serin nefesinle? Katillerimiz; ruhumuzun katilleri nerede, bulup getirebilirmisin? Gerhart Hauptman’ın şu sözünü ıslıklarına katarak gezdire bilir misin? ”Ruhu öldürmek, cismi öldürmekten daha büyük bir cinayettir.”
 
Yaratıcı :“Oruç benim içindir…”  dediğini hadis-i kudsi olarak aktarmış alimlerimiz. “Riya karışmayan tek ibadet” diyorlar.  Ama,  iftar sofralarına bakmadan peşin söylenmiş bu sözün uyarıcılığını çarpabilir misin yüzümüze ey deli rüzgar? On’larca yemek çeşitleri, lezzet-lezzet içecekler, çeşit-çeşit tatlılarla bezenmiş sofralar, nefsimize rüşvet için mi, yoksa bedeni doyurmak için mi, anlatabilir misin bana? Yiyeceğimiz birkaç lokmanın dışında israf edilen nimetlerin bir fakirin yoksul sofrasına bereket getireceğini, karnı doymuş çocukların gülen yüzlerinden coşan mutluluk ifadeleri ile bize ulaşabilecek sonsuz duaların değerini anlatabilir misin? Şimdi anlatmıyorsan ne zaman, şimdi anlamıyorsak ne zaman?.. Bir gün hepimiz sonsuza dek sustuğumuz zaman mı?… “Ölüm, ne zaman hangi yaştadır, kim bilir tabutumuz hangi ağaçtadır?” Neden  hakikatleri haykırmazsın, yardımını mı esirgersin, yardımı mı bilmezsin?…
 
 
Yardım mı?.. Lügatlardaki manasından başka hakkında bir şey bilmediğimiz bir kavram. Yardım etmek için de fırsat ayı ramazandır diye söylüyor büyüklerimiz. Bayramdan önce olmak kaydı ile bir de sadaka-ı fıtr veriliyor. Farz kılınan fitre vermenin bayramdan önce olmasındaki derin manayı anladık mı acaba? Bütün bunların hikmetlerini algılayıcı antenlerimize üfleyebilir misin ey deli rüzgar?  “İnsan yaptığı kötülüklerden değil, yapabildiği halde yapmadığı iyiliklerden de sorumludur.” Diyen Peygamberimizin bu sözünü mahyalara asabilir misin? Servantes; “Başa kakılan bir iyilikdaima hakaret yerini tutar.” Demiş. Toplumsal hastalıklarımızdan birisi olan iyiliklere karşılık bekleme alışkanlığımızın kötülükle eş değer olduğunu anlata bilecek misin bize?
 
“Herkes kendinden sorumludur” deyip geçen kişisel düşüncenin, bencillik, aykırılık ve toplum düşmanlığı olduğunu hatırlatır mısın onlara?
 
Ya bayramlar?.. “Kimine göre mecburiyet, kimine göre sadakat, kimine göre dinlenme, kimine göre eğlence, kimine göre sosyal etkinlik, kimine göre yakınlarını görmek için tek, hatta son fırsat…”
 
Artık “esme”  demeyeceğim sana.  Bir umut getirdin ki esersin. Bir selam var ki kanatlarında taşırsın. Sen gene de es ey deli rüzgar!.. Ben bayramı bekliyorum.  O gün bayramımız olacak…
 
Veysel Şensoy
 
19.08.2008
 
Bursa

Related Articles

2 YORUMLAR

  1. Murat kardeşim teşekkür ederim. Ancak ben biraz geride takılıp kalmışım. Benim kafam saat yönünün tersine işler demiştim daha önce ya, işte gene öyle oldu. 09 yani eylül ayının tarihi yerine 08 yazmışım.

    Selam ve muhabbetlerimle…

  2. Abi,
    Gene cok guzel ozetlemisin gurbet insaninin yureginden gecenleri. Boyle yazilarinla hepimizin tercumani oluyorsun. Eline ,yuregine ,kalemine saglik..
    Saglicakla kal..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

1,465BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
19AboneAbone Ol

Çok Okunanlar