Anlayamazlar

492
orhandogan3.jpg

Kendilerine benzemeyen bu insanları “öteki” diye tanımlayan, ibadet eden herkesi “gerici” diye adlandıran, kendilerini bu ülkenin soyluları sayıp, vatanın tapusunun babalarının üzerine olduklarını sananlar, mütevazi, sabırlı, güler yüzlü, hoşgörülü, merhametli gençleri anlayamazlar.

 

 

 

ANLAYAMAZLAR

 

 

Anlayamazlar…

 

Dünyaya ve hayata “onlarla” ayni göz ile bakmadıkları sürece, anlayamazlar…

 

Üniversiteyi bitirir bitirmez aileleriyle hasret bile gidermeden belki de haritada yerlerini bile bilmedikleri ülkelere “Kur’an ve İslam aşkına” gidenleri anlayamazlar.

 

Peygamber Efendimizin “bir gün benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır” sözünü bilmedikleri için anlayamazlar.

 

Bilseler dahi ideali yüreklerinde hissetmedikler için anlayamazlar.

 

Günah işleyebilecek her türlü kapasite ve potansiyele sahipken, nefislerine ve şeytana meydan okuyarak, vakitlerini Kur’an hizmetlerinde geçiren “nur” yüzlü gençleri anlayamazlar.

 

Üniversite hayatları boyunca her türlü günahtan ve namussuzluktan sakınan iffet abidesi aslan yürekleri anlayamazlar.

 

Alkolün damlasını dahi ağzına sürmeden yaşayabilmeyi başaran gençleri anlayamazlar.

 

Kendilerine benzemeyen bu insanları “öteki” diye tanımlayan, ibadet eden herkesi “gerici” diye adlandıran, kendilerini bu ülkenin soyluları sayıp, vatanın tapusunun babalarının üzerine olduklarını sananlar, mütevazi, sabırlı, güler yüzlü, hoşgörülü, merhametli gençleri anlayamazlar.

 

Kendi çocukları koftiden sevdalar uğruna birbirlerini öldürürken, genç kızlar sahip oldukları en değerli şeyin farkına varmaz ve onu her önüne gelenle paylaşırken, liseliler okula “bıçak” ile gidip gelirken, televizyon dizileri, toplumun manevi değerlerinin içini boşaltırken, geleceğin güvencesi olması gereken gençler içki masalarından kalkmazken, sokakta dahi yürüyecek hali kalmayıp bu güveni boşa çıkarırken, onlar “Kur’an gönüllülerinin” ne yapmak istediklerini anlayamazlar.

 

Dünyayı başıboş sananlar, ahiret derdi olmayanlar, bu hayatta yaptıkları her şeyin yanlarına kalacaklarına inananlar, huşu ile kılınan bir namazın tadına varmayanlar “meşru daire keyfe kafidir, harama girmeye lüzum yoktur” ilkesinin ne anlama geldiğini anlayamazlar.

 

Bir yetimin başını okşamayanlar, bir fakire yardım eli uzatmayanlar, bir garibanın gönlünü almaktan aciz olanlar, İslam’ın özünü anlayamazlar.

 

Dünyanın öbür köşesinde, Afrika’da, Amerika’da, Avrupa’da Hz Muhammed ismini duymayan birisine bu ismi öğreten, tanıtan ve belki de onun Müslüman olmasına vesile olan bir insanın gönlünde kopan fırtınanın, nasıl bir şey olduğunu anlayamazlar.

 

Gönlüne kilit vurulanlar, dindar üzerinden dine düşman olanlar, ezan sesini kısmaya çalışanlar, ikiyüzlü münafıklar, dinsiz, imansız, hesapsız, sorumsuz ve hayvan gibi yaşayan bir nesil yetiştirmeye çalışanlar…

 

Hayvan gibi dahi olamayacaklarını anlayamazlar.

 

Pisliğe bulaşmış fikirleriyle, imandan nasipsiz yürekleriyle, hayırlı tek kelime söyleyemeyen dilleriyle O’nun rahmetine çamur atmaya çalışanlar, güneşi balçıkla sıvayabileceklerini sananlar, nasıl bir yanlışın içerisinde olduklarını kabre girene kadar anlayamazlar.

 

Ve ömürleri boyunca mazlum Müslüman’ı haksızca yargılayanlar, onun hakkını zalimce çalanlar ve bu dünyada adaletten dem vuranlar, asıl adaletin ne demek olduğunu Mahkeme-i Kübra’da anlayacaklar…

 

Onlar için geç de olsa, bir gün elbet anlayacaklar…

Orhan DOĞANGÜNEŞ