AKKUŞ/KARAKUŞ’UN OSMANLI ve
CUMHURİYET TARİHİ BOYUNCA BAĞLI OLDUĞU
İDARİ MERKEZLER- 2
1- KARAKUŞ Halkının genel olarak (Osmanlı arşivlerinde mevcut olan arzlara/dilekçelere bakıldığında) istemeyerek NİKSAR kazası ve SİVAS Sancağından koparıldığı anlaşılmaktadır.
Ancak bu (Batılılaşma döneminde) yeni idari teşkilatlanmaya bağlı olarak Osmanlı Hükümeti (olan Bab-ı Ali’nin) idari tasarrufudur ve Bab-ı Ali bu konuda halkın umumi itirazlarını dikkate almayarak kararının arkasında durmuştur.
Böylece bundan sonra başlayan (1864-68 arası) ÜNYE Sancağı ve sonrası CANİK dönemi ile KARAKUŞ’un idari yönü güneyden kuzeye/Karadeniz kıyılarına yöneltilmiştir. Karakuş’un Niksar ile İDARİ bağlılık yanında uzun asırlar boyu geliştirdiği ortak sosyo ekonomik ilişkileri de bir miktar azalmış ve ilişkiler yavaş yavaş Kıyı/Sahil Karadeniz de ki uygun İDARİ Merkezler olan ÜNYE ve SAMSUN üzerine yoğunlaşmaya başlamıştır. Elbette bu ilişkiler, sosyo kültürel yakınlık kesilmemiş yine devam etmiştir.
2- Karakuş halkı efkârı umumiyesinin (genel arzusunun) Niksar’dan ayrılmama isteklerinin temel nedenleri sadece yüzyılların getirdiği İDARİ birliktelik, ortak kültürel bağlar ve alışkanlık dışında asıl olarak mesafe yakınlığı ve nakil şartlarıydı. Zira o devirlerde Ünye çok uzak olmasa da nakil (yol) şartları zordu, kötüydü. Canik (Samsun) ise zaten uzak ve nakil çok zordu.
Bu konuda Bab-ı Aliye belirten defalarca arz/dilekçe sunulmuştur.
Ancak bu arzların çeşitli sebeplerle kabul edilmeyip reddedilmesi ve Karakuş’un önce Ünye Sancağı daha sonra ise CANİK Sancağına bağlanmasının görünen iki nedeni olduğu anlaşılmaktadır: Birincisi; Osmanlı Devleti’nin 19.Yüzyılın 2.yarısında yeni bir İDARİ yapılanma (arayışı) içine girmesidir. İkincisi ise; Karakuş coğrafyasının genel olarak CANİK Dağları’nın doğal sınırları içinde kalmasıydı. Bu durum (bu coğrafi bütünlük) eski Ünye ve Canik Sancağı haritaları içinde fark edilebilir. Bu haritalara baktığınızda Karakuş arazisinin SİVAS (ve daha sonra) Coğrafyasının bir uzantısı olmaktan çok CANİK Coğrafyası içinde kaldığını fark edebilirsiniz.
ÜNYE SANCAĞI kurulma çabaları ve KARAKUŞ
–Kısa süren ÜNYE Sancağı (İli) dönemi öncesi ÜNYE’nin dikkat çekici yükselişi
Osmanlı Batılılaşma (1826-1922) döneminde eski Klasik dönemin bütün askeri, yönetim (idari) toprak/arazi (vergi) sistemi/algoritması ciddi değişikliklere uğramıştır. Zira artık batıda Coğrafi Keşifler sonrası başlayan süreçte Dünya genelinde ana ticaret limanlara kaymış böylece artık iç kesimlerdeki büyük merkez şehirlerin ticari önemleri azalmıştır. (Ancak bize yansıması ise biraz geç olmuştur. Demiryolunun geç gelmesi ve şose yolların bile geç yapılması vs.)
Ancak henüz ülkemizde ana iki üç hat dışında ülke geneli ve bölgemize DEMİRYOLU Hatları yapılmadığı için Limanlardan ihraç ve ithalatı yapılan malların yine iç bölgelere sevki ve dağıtımı (yine asırlarca kullanılan) eski kervan yollarından devamla aynı geleneksel (at, deve gibi) araçların oluşturduğu kervanlarla yapılmaya devam edilmiştir.
Dolayısıyla dünyada eski karasal Kervan yollarının önemi azalırken bizde ise epey zaman daha önemini korumuştur. Bölgemizde ise Karakuş topraklarından geçen Sivas – Ünye KERVANYOLU böylece daha bir önem kazanmıştır.
Karakuş idari merkezinin de bu kervan yolunda ilk etap aşılacak dağlık hat olan Ünye- Niksar hattı üzerine zaman içinde bugünkü mevkii olan Çaldere Köyü Yazlıkbelen Mevkiine gelmesiyle hem hattın önemi artmış hem de bu tehlikeye açık zaman zaman eşkıya saldırıları olan hattın üzerinde önemli ölçüde asayiş sağlanmıştır. Hatta Karakuş Nahiyesinin uzun ve yorucu bir etap olan Ünye-Niksar Kervan hattının üzerinde orta bir noktaya taşınmasıyla kervanlar için bir dinlenme/mola merkezi oluşmuştur.
Sanayi inkılabının getirdiği MAKİNALAŞMA ile birlikte ana nakil/ulaşımda ilk buharlı gemiler ortaya çıkmıştır. Artık limanlarda yolculuk için günlerce rüzgâr bekleyen ve yelkenlerini ona göre şişirmek isteyen/şişirip yola çıkan yelkenli gemiler Kadırgalar, Çektiriler, Firkateler, Kalyonlar yoktur. Bu eski zamanın ahşap gemileri tasfiye olurken artık bir ateşli kazan dairesi ve burada yakılan kömürle çarkları durmaksızın çalışan ve her daim yolculuğa (büyük fırtınalar hariç) hazır olan BUHARLI GEMİLER vardır.
Nihayet 1774 Küçük KAYNARCA Anlaşması ile KARADENİZ bir Osmanlı Türk iç denizi olma vasfını kaybetmiş ve artık Uluslarası ticarete açık hale getirilmiştir. (Bu anlaşma önce aleyhimize gözükürken Karadeniz kıyısındaki iskele mahiyetindeki şehirlerin ticari öneminin artmasıyla lehimize gelişmiştir) İşte ÜNYE’nin yeniden doğuşu böyle başlar.
Artık ana ticaretin ağırlığı hızlıca Kıyı Liman şehir ve kasabalara kaymaya başlamıştır: SAMSUN, Ünye, (Ordu merkezin yakınındaki doğal limanı) Vona/Perşembe, Giresun gibi. Bu şehir ve kasabalar artan bu ticari kapasiteleri ve önemleriyle nüfusları da artan çevresel göçle birlikte hızla artmaya başlayacaktır. Bu nüfus artışı zamanla Karadeniz de ki İDARİ MERKEZLERİN yeniden düzenlenmesini ve güncellenmesini de gündeme getirmiştir.
Mesela klasik dönemlerde zaten önemli bir büyük bir Liman ve çok önemli kıyı/sahil askeri bölge garnizon (KALE) merkezi olan TRABZON’un bu deniz aşırı ticaretle önemi epey artmış, artan ticari gelirle birlikte şehir oldukça büyümüştür. Fakat daha da büyüyüp gelişmesi ve çevreye yayılmasına engebeli ve iç kesimlere geçit vermeyen coğrafyası engel olduğundan büyümesi sınırlı kalmıştır. Onun için Bölge’nin yeni artık yeni sosyo-ekonomik merkezi münbit/verimli arazisiyle, düzgün, gelişmeye müsait coğrafyası ve iç kesimlere rahatça uzanan geniş hinterlandı ile hızla gelişen SAMSUN olacaktır.
Karakuş’a en yakın kıyı/sahil şehir olan ÜNYE Kazası ise, Uluslarası ticaretin denizlere kayması ve KÜÇÜK KAYNARCA Anlaşması sonrasında Uluslarası mahiyet kazanan (Black Sea) Karadeniz de Deniz Ticaretinin ve yolcu taşımacılığının yaygınlaşmasıyla gelişmeye başlamıştır. Halbuki 18.Yüzyıl sonuna kadar ÜNYE Kasabası ORTA Karadeniz kıyısında küçük bir sahil yerleşimidir. Fazla bir nüfusu yoktur.
Kasaba halkının (Evliya Çelebi Seyahatnamesinde de geçtiği üzere) 19.Yüzyıla kadar en az yarısı Rum ve Ermeni’dir. Ünye güzel bir kasabadır, önemli bir merkezdir. Bu güzel kıyı kasabasında tarih boyunca önemli kişiler gelip geçmiş, burada bazı önemli siyasi-sosyal hadiseler yaşanmıştır. Mesela Batılılaşma dönemi öncesi son klasik dönem Osmanlı Ayanlar dönemlerinde 1800’lerin başında Canik Ayanı Süleyman Paşa Ünye’ye dillere destan bir ahşap yazlık Saray yaptırmış, bu Canik ve Trabzon ayanı olan (ve bölgemize güzel eserler kazandıran) bu kudretli Paşa yazlarının önemli kısmını burada geçirmiştir. Bu dönemde Karakuş Ayanı da Süleyman PAŞA’ya bağlı (adamı) olan Kahraman AĞA adlı bir bey kişidir ve KARAKUŞ’un merkezini Kömren (Yolbaşı) Köyünden idare etmiştir.
Ayakta olup yakın tarihlerde restore edilerek turizme açılan ÜNYE Kalesinin klasik dönemlerdeki tarihsel askeri ve ticari fonksiyonu dikkat çekicidir: Pontus, Roma ve Bizans dönemlerinde aktif kullanılan Ünye Kalesi SİVAS ve yakın güneyde ki Tokat, Niksar’dan KARAKUŞ dağlarından gelip geçen Kervanların bitiş ve başlangıç noktasında yolun (ve aynı zamanda Ünye çevresinin de) emniyetini ağlayan (Yeniçeri) askeri garnizonun konuşlandığı çok güzel bir müstahkem mevkiidir. (Fakat 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıyla terk edilen Kale’nin yerini şehir içine taşınan Karakol kuvvetleri almıştır)
ÜNYE Kasabasını ayakta tutan ve parlamasını gelişmesini sağlayan işte bu iskelesidir. Ve bu iskele ile Samsun’a (Canik’e) bağlı olup Samsun’un gölgesinde kalmış bir kıyı kaza kasabası konumunda olan Ünye kazasında iktisadi hayat gittikçe büyümektedir.
19.Yüzyılın ikinci yarısından itibaren kazanın ticari kapasitesi iyice artmış ve Ünye ciddi bir göç almaya başlamıştır. Eski ÜNYE Kasabası bir şehir/kent hüviyeti kazanmıştır. Şehirde zaten mukim/yerleşik olan eski Bizans/Grek bakiyesi yerli (Pontus) Rum ve Ermeni halkları ise bu yerel ticaretin ve iktisadi hayatın öne çıkan aktörleridir. Bu durum ise çevre Rum ve Ermeni köyler ile dışardan bir miktar (yakın Sivas Tokat çevresi) Rum ve Ermeni nüfusunu da şehre çekmiştir.
Fakat diğer taraftan da yerli Türk halkta ticaretin içindedir, onlardan da ciddi esnaflar, tüccarlar vardır ve ticaretten daha fazla pay almaya da başlamışlardır. 1878 Rus Harbinde (Gürcistan’ın tek Müslüman bölgesi) Batum merkezli ACARA’nın kaybedilmesiyle bölgeye getirilen Müslüman Gürcü Acaralı muhacir halkın çoğu Giresun – Çarşamba arası genellikle kırsal araziye yerleştirilirken daha önce kendi bölgesinde kentli olan mühim bir kısımda Ünye (ve bir kısmı da Fatsa) şehir merkezine yerleştirilmiştir. Zaten şehirli ve esnaf olan Gürcü halkın gelmesiyle Ünye’de ki Müslim esnaf kesimi Hristiyan Rum ve Ermeni esnafın tekelini kırmıştır. Bu durum şehirde kısa zaman içinde bir ortak yaşam kültürü oluşturacak ve Ünye Arastası yerli esnafları, zanaatkarları Rum, Ermeni, Türk, Gürcü karışık ama barış içinde çalışan renkli bir ticari çevre halini alacaktır. Bu arada Çevre köylerden hatta kazalardan gelip yerleşen hamallık vd. işler ile işgücü oluşturan yahut öğrendiği zanaat ve birikimi ile gelip ticari hayata atılan yerel/yerli kırsal halkta vardır.
Böylece Ünye iskelesine (Liman mahiyetinde olmadığı için henüz sınırlı da olsa gelen) Gemilerle hem Rusya ve Avrupa ülkelerinden mallar gelmekte, hem de Ünye ve çevresinde yoğun yetişen ‘’yerel bölge markası ürün’’ FINDIK gibi tarım mamulü dışında Ünye çevresinden çıkarılan madenler, Ünye köylerinden gelen diğer zirai ürünler, kümes hayvanları ile özellikle KARAKUŞ ve daha içerden NİKSAR köylerinden getirilen bol miktarda canlı küçükbaş hayvan ve hayvan ürünleri, eskiden beri üretilen Canik bölgesine mahsus KENDİR dışında yukarı kesimlerde lezzeti daha bir tutulan CEVİZ vd. zirai ürünler ile Sivas-Niksar Kervan hattından gelen diğer ürünlerin (Ünye ve Canik çevresine pazarlanan kısmı hariç çoğu) gemilere yüklenerek iç ve dış pazarlara gönderilmektedir. Bütün bu kadar mal ve para girişi/çıkışı Ünye’yi gittikçe bir çekim merkezi kılmakta ve nüfusu hızla artmaktadır. Ancak (100 km. kadar içerdeki) kadim yerleşim Niksar şehrinin ise ticari cazibesi ise gittikçe azalmaktadır.
Sıradan bir kıyı kasabası veya deniz iskelesi olan Ünye artık kaza kabuğunu kırmıştır. Fakat Ünye halen idari olarak CANİK (Samsun) Sancağına bağlı bir kazadır.
İşte OSMANLI Devletinin 32.Padişahı Sultan ABDÜLAZİZ Döneminde 1864 yılında ÜNYE SANCAĞI’nı Teşkil edilip KARAKUŞ Nahiyesinin de KAZA (İlçe) yapılarak Ünye’ye bağlandığı yıllarda iş bu sosyo ekonomik vaziyet bu minvaldedir.
Devam edeceğiz..
Bahadır KAYIMOĞLU